Bazıları "kurumlar arasında çatışma var" diyor ya... O eskidendi. Bugün için doğrusu şu: Çatışma kurumlar içinde!
Devlette, büyük bir dönüşümün sancıları çekiliyor. Bu değişimin dinamiklerinden birini, kurumların içindeki farklı görüşlerin kavgası oluşturuyor.
Örneğin kuvvetler ayrılığı ilkesinin, Yasama ve Yürütme ile birlikte üçüncü ayağını oluşturan Yargı...
Yargı da sözünü ettiğim kurum içi çatışmadan
"Altı okçu", "laikçi", "mezhepçi", "devletçi" ve "askerci" bir grubun 'Yüksek Yargı'da etkin olduğu artık iyice belirgin hale geldi.
Bu grup aynı zamanda, yeteri kadar bağımsız olmalarına rağmen, "Yargı bağımsız olmalı" diyenlerden oluşuyor.
O grubun bağımsızlıktan anladığı, hukukla maskelediği siyasi görüşlerini kimseye hesap vermeden serbestçe ve hatta fütursuzca uygulayabilmek...
***
Buna karşılık genel Yargı içinde
"demokrat",
"liberal",
"özgürlükçü" ve hepsinden önemlisi
"hukukun üstünlüğüne bağlı" bir grup daha var.
Bu grup "En önemlisi yargının tarafsızlığıdır" diyenlerden oluşuyor.
Medyadaki yankılarına bakarak şöyle denebilir:
İlk grubun simgesel siması
Sabih Kanadoğlu, ikincininki ise
Osman Can... İlk grup
28 Şubat (1997) darbe sürecinde gördüğümüz gibi, askeriyenin siyasete müdahalesinde bir sakınca görmüyor.
"Asker siyaset yapsın, biz de onun kuyruğuna takılarak, halkın temsilcilerine hadlerini bildirelim" havasındalar.
Bu grup devletteki değişimin kendisine karşı işlediğini gördüğü için direnmeye çalışıyor. Hatta direnme ne kelime, düpedüz savaşıyor.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner'in, Ergenekonculuk yaptığı iddiasıyla Erzurum'da çıkarıldığı mahkemece tutuklanmasından sonra gelişen olaylar, işte tam da bu direnişin göstergesi.
***
Başsavcı Cihaner gerçekten suçlu mu? Bilmiyoruz.
Bunu anlamak için yargılanması gerekiyor.
Ancak yukarıda sözünü ettiğim statükocu grup sanki yargı mensupları suç işlemezmiş gibi bir hava yaratıyor.
Örneğin Yargıtay Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya şöyle bir açıklama yaptı:
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Habur, Erzincan ve Erzurum adli yargı çevrelerinde yargıyı yıpratan, yargıya olan güveni sarsan adli tahkikatlar incelemeye alınmıştır."
Dikkatinizi çekerim: Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in durumunu niye inceliyor? Çünkü hakkındaki adli tahkikatla "yargı yıpranmış, yargıya olan güven sarsılmış".
Bu açıklamanın gündelik dile çevirisi, '
Yargı mensuplarını yargılamayın'dan başka bir şey değildir.
***
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) alelacele toplanıp Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili,
Tarık Gür, Cumhuriyet Savcıları
Rasim Karakullukçu,
Mehmet Yazıcı,
Osman Şanal' ın yetkilerinin kaldırmasında da benzeri bir kuşku var:
İnsan, "Ergenekonculukla suçlanan İlhan Cihaner'in yargılanmaktan kurtarmaya çalışıyorlar" diye düşünüyor ister istemez.
HSYK, Cihaner olayını ne zaman enine boyuna inceledi ki böyle bir kararı verebildi?
Bir başka kuşku da şu:
Diyelim ki Cihaner gerçekten suçlu... Eğer yargılanmasını engellerseniz, onun ilişkide bulunduğu şebeke üyelerini de kurtarmış olursunuz.
Ve tersine... Eğer Cihaner'in yargılanmasını engellerseniz, onun kendini temize çıkarma hakkını da elinden almış olursunuz.
Bu olayda her şey var; hukuk yok!
Not: Bu önemli olaya değinmeye mecbur kaldım.
"Tehlikeli fikirlerimizden" örneklere yarın başlarız. Çok sayıda mesaj geldi.