Mahallenin fırlama delikanlısı durup dururken sorar: " İ.ne olduğunu evden biliyorlar mı? " Hazırlıksız yakalanan öteki, telaş içinde "Hayır!" deyiverir. "Demek bilmiyorlar?" Ardından koca bir kahkaha...
Bütün numara sorunun formüle ediliş biçimindedir elbette. Arkadaş; 'evet' de dese, 'hayır' da dese, istemediği bir pozisyonun içinde buluverir kendini.
Bu tuzağı aklımızda tutarak devam edelim:
Geçen gün Üsküdar'daydım. Bildiğiniz gibi muhafazakâr ağırlıkta olan bir semttir.
Yürüyorum. Türbanlı bir kız seslendi: "Anketimize katılır mısınız? Çok kısa. Sadece dört soruya ' evet' ya da ' hayır' diyeceksiniz."
Merak ettim. "Kimin için yapıyorsunuz" diye sordum önce. " Saadet Partisi için..." dedi. İlk soru normaldi: " Hükümetin icraatlarından memnun musunuz? "
Ama ikinci sorudan itibaren bir tuzakla karşılaştım: "Bu hükümetin zinayı yasal hale getirdiğini biliyor muydunuz?"
"Hayır, öyle değil. Zinayı suç haline getireceklerdi. Bağırdık, çağırdık vazgeçtiler."
Kız ısrar etti: "Yani hayır mı, diyorsunuz?"
"Ne hayır diyorum, ne de evet. Böyle bir şey yok... Diğer sorular neler?"
Kalan iki soruyu okudu kız: Biri ' domuz' etiyle, diğeri ' Büyük Ortadoğu Projesi' yle ilgiliydi. Ve bende jeton nihayet düştü:
Sorular öyle formüle edilmişti ki... 'Evet' ya da 'hayır' demenin hiçbir bir anlamı yoktu.
Çünkü anketin amacı, hükümetin icraatlarından vatandaşın ne kadar haberdar olduğunu saptamak değildi.
Asıl hedef, halkın zihninde, "Bu hükümet senin değerlerine karşıt" izlenimini yaratarak, Saadet Partisi'nin propagandasını yapmaktı.
Başımdan geçen bu küçük olay, siyaset hayatımızın gülünçlüğünü de ortaya koyuyor:
Laikçiler AKP'yi ' İslamcı olmakla' eleştiriyor, Saadet ise ' İslamcı olmamakla'!
Hangisi gerçeğin ifadesi? "Hem o, hem öteki" mi; yoksa "Ne o, ne öteki" mi?