Yeni nesil gazeteciler arasında ön sırada gelen Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı çiftinin temmuz ayında ikiz bebekleri dünyaya gelecek. Aynı günde iki ayrı kanalda TV programı yapmaya alışık olan Nagehan Alçı, aynı anda ikiz kız annesi olmaya hazırlanıyor. Ve şimdiden sosyal medyada "Bu çiftin çocukları olsa, kim bilir ne yaman olur?" söylentileri dolaşıyor. Bunları muhataplarına ilettiğimde güldüler. Baba adayı Rasim Ozan Kütahyalı, "Bizi kızdırmasınlar, iki kızımızı da medyaya sokarız!" dedi.
Rasim Ozan Kütahyalı-Nagehan Alçı çifti, dört kişilik aileleri için yeni bir hayat kuruyor. Doğmasını bekledikleri çocukları nedeniyle yakında yeni bir eve taşınacaklar. Baba adayı bunu kendisi için gerilla hayatından düzenli orduya geçiş olarak tanımlıyor. Anne adayı ise heyecanlı. Şimdiden dokuz kilo almış. İkizlerden birinin daha ağırbaşlı olduğunu, az hareket edenin kendisine, hareketli olanın babaya benzediğini anlatırken yüzünde o kaygıyı görüyorum. Anne olmak, yeni hayatın sürprizlerine hazır olmak demek değil midir? Meşhur Boğaz manzaralı dairelerinde, onlar taşınmadan önce keyifli bir röportaj yaptık.
Medyanın kodlarını kısa zamanda çözen Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı'ya merak ettiğiniz her şeyi sordum...
- İsme karar verdiniz mi?
- Nagehan Alçı: Düşünüyoruz. Karar vermedik henüz.
- Rasim Ozan Kütahyalı: İsimleri halka soruyoruz, tekliflere açığız (gülüyor). Sosyal medyada bu konuyla ilgili bir sürü espiri yapılıyor. İsmi Nara olsun diyorlar. Hamile olduğunu biliyorlar ama ikiz olduklarını bilmiyorlar. Şimdi daha da üzülecekler, toplu intiharlar yaşanabilir (gülüyor).
- Sosyal medyada çok popülersiniz. Hakkınızda agresif yazılar da çok. Bunlar sizi üzüyor mu? Yoksa 'Bizim için hiçbirinin önemi yok,' mu diyorsunuz?
- R.O.K: Nagehan Alçı ile Rasim Ozan'dan doğacak çocuk diye onlarca sayfa var. Ayrı madde açmışlar (gülüyor).
- N.A: Eğlendiriyor. O sayfaları açanlar bebeklerimizin ikiz olduğunu duyunca kalp krizi geçirecek.
- Ve siz buna gülüyorsunuz?
- R.O.K: Hayat biraz da eğlence... 2008-2011 yılları arasında çok sert bir siyasi tartışma vardı. Biz de o sert tartışmaların aktörü olarak sertleştik. Askeri vesayetle sivil hükümet arasında bir kavga vardı ve ben orada o demokrat tavrı koymaktan gurur duyuyorum... 2011'den sonra o sert siyasi tartışmaları geçtikten sonra, şimdi her türlü makarayı yapıyorum. Eğlenmek ve neşelenmek de şart...
- 32 yaşınızdasınız. Herşeyle ilgili 'Ben bilirim' tavrınız dikkat çekiyor. Herşeyi nasıl biliyorsunuz?
- R.O.K: Hiç öyle bir iddiam yok...Televizyon ayrı bir olay ve televizyon şahsiyeti olmakla ilgili bir durum bu. Televizyon şahsiyeti özelliklerin varsa jeodezi ve fotogrametri üzerine bile konuşursun ve izletirsin...
- 'Televizyon izleyicisinin kodlarını çözdüm' mü diyorsunuz?
- R.O.K: Televizyon dediğimiz olgunun bir alfabesi, bir dili var. O lisanı çözersen, o televizyonda ne yaparsan yap izlenirsin. Doğal olacaksın. Numara yaparsan anlaşılır. Onu yapmaya çalışanlar tasfiye oldular. Hiçbir takıntın kompleksin olmayacak. Renkli bir insan olacaksın, zaten renksizsen ne yaparsan yap televizyonda tutunamazsın...
- Sizi sevmeyen de izliyor mu?
- R.O.K: İzler elbette. Onlar daha çok izliyor (gülüyor)... Valla ailem beni çok sevdiği için sevilme ihtiyacım yok zaten. Fakat analiz ettiğinizde toplumun çoğunluğu bizi sever. Bir de tabii çok genç yaşta çok çabuk yükseldik. Ben de olsam, bana gıcık olurdum.
- Siz kaç yaşınızdasınız Nagehan Hanım?
- N.A: 35 yaşımdayım. Ben hızla yükseldim diyemem... Kendi adıma çok çabuk bir yerlere geldiğimi düşünmüyorum. 2001 yılından bu yana medyada bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Hürriyet'te stajyer olarak başladım. Hürriyet gazetesinde bir sene karın tokluğuna çalıştım. Oradan üç aşamalı sınava girerek Çukurova medya grubuna geçtim. Altı ay eğitim aldım, Show TV'de bir buçuk sene boyunca feci bir tempoyla 'no name' çalıştım. Irak Savaşı sırasında simultane çeviriler yaptım. Daha sonra Akşam gazetesinde hafta sonu eklerinde röportajlar yaptım bir süre. SkyTürk TV'de uluslararası savaş belgeselleri hazırladım. 2007 yılında Akşam'da köşe yazarı oldum. Ne zaman ki Serdar Turgut ile SkyTürk'te bir tartışma programı yaptık; ondan sonra Kanal 24'ten teklif geldi,Mehmet Metiner ile sonra da Ahmet Kekeç ile her gün program yaptık. Şimdi de CNNTürk'te Dört Bir Taraf programındayım. Milliyet'te köşe yazıyorum. Beyaz TV'de yaptığım Med-Cezir programı da çok önemliydi. Yani ben herşeyi adım adım inşa ettim...
- Sizse medyada bir anda bir yere geldiniz Rasim Bey. Tarzınız biraz sert değil miydi?
- R.O.K: Evet aslında bir anda oldu... Türkiye'de bazı şeylerin sert yaşandığı bir dönemdi, ben de serttim... Nagehan gerçek bir gazeteci. Medyanın içinden gelmiş. Ben öyle değildim. Muhabirlik yapmadım. Ben bir mecburiyetten ötürü medyaya girdim, bir kariyer planı ile değil.Tam beş sene önce bugünlerdi Taraf'ta ilk yazmaya başlamam... Yaşananlara çok öfkeliydim. Askeri vesayet rejimi ayakta kalmak için var gücüyle saldırıyordu, cinayetler ve katliamlar işleniyordu. Ben de çıktım ve bu zihniyete tam anladığı dilden, cepheden saldırmaya başladım. Taraf'ın yorum sayfasına gönderdiğim yazılar çok okundu, tartışma yarattı. Bu süreçte Ahmet Altan ve Yasemin Çongar da bana köşe yazarlığı önerdiler, Taraf'ta zaten para yok denecek kadar az. Profesyonel değil gönüllü bir eylemdi Taraf'ta yazmak. Ben de büyük bir zevkle kabul ettim ve çok sert yazılar yazmaya devam ettim... 27 yaşımdaydım ve ölümüne bu vesayet sistemiyle mücadele etmek istiyordum...
- Televizyondaki agresifliğiniz mizacınızdan mı kaynaklanıyor, yoksa reyting için mi?
- Televizyonda da yazılarımdaki tavrımın aynısını sergiledim. Bu katil vesayet rejimine karşı taviz, alttan alma, pısırıklık yok. Cepheden, anladıkları dilden daldım. Kitlesel anlamda ilk kez Rahmetli Birand'ın 32. Gün programına çıktım ve o günden sonra TV davetleri yağmaya başladı. Karşımda darbeci generaller, profesörler, gazeteciler... Ben 'Haddini bil general! Sen memursun, memurluğunu bil!' falan diyorum; yeri geliyor bağırıyorum, yeri geliyor gülüyorum... Sonra anlaşıldı ki toplumun çoğunluğunun da böyle bir tavra ihtiyacı varmış, millet bıkmış artık. Ve böylece bir medya fenomeni oldum (kahkahalar).