Ankara, akşam saatlerinde çalan telefonla uzun bir gece yaşayacaktı. 7 Şubat 2012'de saatler 17.00'yi gösterdiğinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel telefonunun diğer ucunda Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya vardı. Savcı, Fidan'ı makamında ifadeye davet ediyordu. Sonra listedeki 4 isim de ardı ardına arandı. MİT görevlilerine, "İfadeye gelmezseniz kolluk kuvveti göndereceğiz!" deniyordu. İfade talimatının zamanlaması da manidardı. Başbakan Erdoğan 26 Kasım 2011'de sindirim sistemi ameliyatı olmuş şubat ayı başında "tamamlayıcı ikinci ameliyat" planlanmıştı. MİT'le ilgili sarsıcı gelişme karşısında Başbakan Erdoğan, ikinci ameliyatın tarihini erteledi ve krizi bizzat yönetti.
İTİRAZ REDDEDİLDİ
Savcıların ifade talebi MİT Kanunu'na aykırıydı. Bu yüzden durumun savcılara anlatılmasına karar verildi. Nitekim, ilk günün şoku atlatıldıktan sonra 8 Şubat günü MİT Hukuk Müşavirliği İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak MİT Kanunu'ndaki özel hükümleri hatırlattı. Kanun, böyle bir operasyonun gerçekleştirilemeyeceğini ve Başbakan'dan izin alınması gerektiğini söylüyordu. Ama "özel görevli" savcılık farklı düşünüyordu. Kanun'da açık hüküm bulunmadığı ileri sürülüyor, MİT mensuplarının KCK'nın içine sızma görüntüsü altında örgüt adına faaliyette bulunduğu gibi inanılmaz bir iddiayı gündemde tutuyordu. MİT'in itirazı aynı gün reddedilirken, savcı kendisiyle görüşme talebinde bulunan avukatları dinlemek dahi istemedi.
"ALACAKSANIZ BENİ ALIN!"
10 Şubat günü Savcı Sarıkaya ifadeye gelmeyen MİT mensupları için "gözaltı kararı" verdi. Krizin iyice derinleştiğini gören Başbakan Erdoğan, sağlık ekibinden "planlı ameliyatı ertelemelerini" istedi. Bu sırada Savcılık'ta alınan karar basına haber verilmişti. MİT'in, PKK-KCK yapılanmasının bir parçası olarak hareket ettiğine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu bilgisi yayılmış, imaj operasyonu genişletilmişti. Önce ifade talimatı ardından gözaltı kararı Ankara'yı ayağa kaldırmıştı. . Başbakan, en güvendiği isme yönelik hamle karşısında, yakın çevresine nihai hedefin kendisi olduğunu söyledi. Daha sonra bir televizyon programında o kritik günleri özetleyen çıkışı yaptı: "Alacaksanız, beni alın!" Müsteşar Fidan için hazırlanan yeni talimat hızla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaştırıldı. Devletin zirvesi Savcılık'tan gelecek haberi beklerken, İstanbul'un talimatı Ankara Adliyesi'nde tuhaf şekilde son dakikaya kadar gizlendi. Sorulduğunda, "Henüz bize ulaşan bir yazı yok" cevabı veriliyordu. Tam mesai saati bitimine doğru ulusal yargı ağına bir yazı kaydedildi. Savcılık, 20 dakika içinde harekete geçti. Fidan, Ankara'da bulunan Özel Yetkili savcı tarafından arandı ve ifade çağrısı tekrarlandı. Konu, Savcı Hüseyin Görüşen'de idi. Adalet Bakanlığı ve HSYK ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan, "Şimdiye kadar 20 dakikada işleme konulan kaç yazınız var?" sorusuna açıklık getirmesini istiyordu. Savcılığa iletilen mesaj kısa ve netti: "Hükümet kararlı. Bir yasal düzenleme yapılacak. Müsteşar gelmeyecek. Belki de şu anda resmi bir görev için yurtdışındadır!"
GÖZALTI KRİZİ
Ankara'da hararetli saatler yaşanırken İstanbul da hareketli idi. Gözaltı kararı veren savcı Sarıkaya polisi, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı'na göndermişti bile. İstanbul polisi uyarılmış, MİT mensuplarının görüldüğü yerde yakalanması istenmişti. Aynı dakikalarda Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde güvenlik amaçlı tutulan terör ekipleri de acil olarak İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'na yönlendirilmişti. Başkanlığın kapısına gelen ekip MİT mensuplarının teslim edilmesini isterken ortam bir anda gerildi. Destek için çevredeki tüm yakın ekipler çağrıldı ve kısa süre içerisinde İstanbul MİT Başkanlığı'nın etrafı polis ablukasına alındı. MİT'te ise "kırmızı alarm" verildi. Çevredeki istihbarat görevlileri 'Acil Durum' koduyla Başkanlığa çağrıldı. Yüzleri maskeli korumalar tam teçhizatlı şekilde Başkanlık etrafında etten duvar ördü. MİT Başkanlık binasında bulunan iki MİT görevlisi ise arkadaşlarının yardımıyla binadan gizlice çıkarılarak güvenli bir adrese götürüldü. Eş zamanlı olarak diğer adreslere gönderilen polisler eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve emekli Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in de kapısını çalıyordu. MİT, polisten hızlı davranmış, 42 yıldır teşkilata hizmet veren ve "Çözüm Süreci" için inisiyatif alan Taner ve Güneş'i korumalar eşliğinde çoktan güvenli evlere nakletmişti. Adreslerden boş dönen polis memurları savcının talimatıyla daha geniş bir araştırma başlattı.