Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü zirvesine katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Nahçivan'daki toplantının ardından uçakta, "İran'ın nükleer programı, Suriye, Rusya ile ilişkiler ve İsrail" konusundaki sorularımızı yanıtladı. Davutoğlu, şu mesajları verdi:
İran'la P5+1 (ülkeleri) arasında müzakereler ne zaman başlayacak?
İran, "Gecikmeden müzakerelere başlayalım" diyor. Kısa süre önce İran'da seçim vardı. Şimdi uzun Nevruz tatili var. Müzakerelerin Nisan ayı başında olması mümkün.
Müzakerelerden sonuç çıkması için nasıl bir hazırlık yapılıyor? Örneğin, Türkiye'nin risk aldığı Tahran Anlaşması'nın aslında İran'a zaman kazandırdığı iddia edildi...
Geçen bir ay içinde nükleer konusunda 5 ülkenin dışişleri bakanlarıyla görüştüm. Büyük çoğunluğu Tahran Anlaşması'nı kaçırılmış fırsat olarak görüyor. O anlaşma uygulansaydı, İran'ın elindeki 3 bin kilogram civarındaki düşük zenginleştirilmiş uranyumun bin 800 kilogram alınmış olacaktı. İran'a ihtiyacı olan 120 kilogram yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum verilseydi Tahran, zenginleştirme işlemine devam etmeyecekti. Buna rağmen zenginleştirmeyi sürndürseydi, kötü niyet ortaya çıkacaktı. Şimdi İran diyor ki, 'Benim, Tahran Araştırma Reaktörü'nde kullanılmak üzere orta düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyacım var. Siz vermiyorsunuz, benim yapmama da engel oluyorsunuz. O zaman ben kendim yaparım.' Şu anda İran'ın elinde 120 kilogram orta zenginlikte uranyum var. Bizim dediğimiz plan uygulansaydı buna gerek kalmayacaktı. İran'ın bugünkü kapasiteye gelmesi zaman alacak bu arada diyalog için güven ortamına fırsat yaratılacaktı. Şimdi hedef, İran'ın belli garantiler verilerek, yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyumda durdurulması. Batılılar, 'İran, bir anda nükleer silah yaptım diyebilir' görüşünde. İran ise 'Silah yapmayacağım' diyor. Hatta karşın Hamaney, 'Haramdır' diye fetva yayınladı. Dönüp İranlıya, Ayetullah fetva verdikten sonra tekrar tekrar 'Bunu yapmayın' demek hakaret gibi geliyor.
İran'a yönelik yaptırımlar, diplomatik seçenek olarak sunuluyor. Türkiye ise sonuç vermeyeceği görüşünde...
İran, yaptırımların getireceği zararla nükleer enerjinin kazandıracakları arasında bir tercih yapıyor. Hatta nükleeri milli mesele gibi gördükleri için yaptırımlar tesirini kaybediyor. Bunu teknik esaslarda tutmak, milli meseleye dönüştürmemek lazım.
Türkiye'nin, İran'dan petrol ithalatını kısıtlaması beklentisi var. Tutumuz ne olacak?
Bizi nihai olarak bağlayan BM kararlarıdır.
İran'la da Suriye'deki gelişmeler noktasında farklı düşünüyoruz...
İran, halen Esad denetiminde bir şeylerin yapılabileceğini düşünüyor. Biz ise Arap Ligi planının uygulanmasını, Esad'ın yetkilerini devretmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onlar alternatif ne sorusunu soruyorlar. Şu anda Rusya ve İran'da Esad sonrası için kaygılar başladı.
Suriye'ye insani yardım koridoru açılması söz konusu mu?
İnsani yardım koridoru için BM Güvenlik Konseyi kararı lazım. Bunun için çalışmamız gerekiyor. Ancak insani yardım için çabalar var. BM Özel Temsilcisi Kofi Annan, Şam'dan sonra Ankara'ya gelecek, değerlendireceğiz.
İsrail ile ABD'nin tercihleri farklı
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, ABD temaslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son dönemde ABD'nin stratejik tercihleri de İsrail'in taktik tercihleri arasında bir açı oluştu. Washington'da çok taraflı diplomasiye inanan Tel Aviv'de ise diplomasiden, uluslararası mekanizmalardan uzak izole bir yönetim var. Örneğin Obama ilk iş olarak Filistin sorununu gündeme aldı, oysa ABD başkanları bu sorunu son dönemlerinde ele alırdı. Ama her barışçıl hamleyi Netanyahu yarıda bıraktı. Yerleşimleri sürdürdü, Filistin ile müzakere masasından kalktı. Aslında Ehud Olmert zamanında durum farklıydı. O dönem Washington'da tek taraflı diplomasiyle adım atan bir başkan vardı. Tel Aviv ise (Olmert) dış dünyaya açıktı.