Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan, Ankara, Erivan ve - arabulucu İsviçre'nin başkenti-Bern'de 31 Ağustos gecesi eşzamanlı olarak açıklanan iki protokolün ayrıntılarını enine boyuna incelemek gerekiyor.
Çünkü ayrıntılarda epey sürpriz gizli.
Örneğin, "Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında ilişkilerin geliştirilmesine dair protokol"de, bir başka deyişle, iki numaralı belgede şöyle bir ifade yer alıyor:
"Türkiye ve Ermenistan, ikili ilişkilerini iki ülkenin ortak çıkarları temelinde, siyasi, ekonomik, enerji, ulaştırma, bilimsel, teknik, kültürel ve diğer alanlarda geliştirmeye ve ilerletmeye kararlı olarak..."
Yine aynı belgede bir takvime yer veriliyor: "31 Ağustos 2009'da protokol parafından itibaren 6 haftalık siyasi istişare döneminin ardından protokollerin imzası, parlamentoya sevki, yürürlüğe girmesi, yürürlükten iki ay sonra sınırın açılması, komisyonlar hakkında çalışma grubu kurulması, protokolün yürürlüğe girmesinden üç ay sonra alt komisyonların kurulmasına onay..."
Sözü edilen "Alt komisyonlar"ın 1915 olaylarını araştıracak kurullar olacağını sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Sadece biri o işle görevlendirilecek. Zaten belgede yalnızca "Tarihi olaylar" kastedilseydi ya da ortak girişim onunla sınırlı olsaydı, "
Komisyonlar" vurgusuyla çoğul eki kullanılmazdı.
Oysa iki ülke sınırların açılmasıyla, diplomatik ilişki kurulmasıyla ve 1915 olaylarının tarihçilere havale edilmesiyle yetinmiyorlar; ayrıca, hatta bunlardan da önemli olarak, ulaşım, iletişim ve enerji şebekelerini ve altyapılarını birleştirmeyi amaçlıyorlar.
Bu amaca ulaşılırsa bölgenin jeopolitik ve jeoekonomik tablosu kökünden değişecek: Kafkaslar'daki tüm ülkelerin, hatta onlara ek olarak Rusya ve İran'ın da katılımıyla, "Eşi-benzeri görülmemiş" ortak projeler hayata geçirilecek.
Rus "Novosti" ajansı bu değerlendirmeye bir ekleme yapıyor: "Hele bir de Yukarı Karabağ sorununa çözüm bulunursa, ekonomik projeler bölge çerçevesinin epey ötesine taşabilir."
Bakü'den bir araç yola çıksa...
Tüm bu diplomatik ifadeler ne anlama geliyor? Bir ipucunu dün "AB Haber" sitesi verdi. AB uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği Başkanı Michael Nielsen'e dayandırdığı haberle. Nielsen özetle şöyle diyor:
"Türkiye, Yeni Avrasya Karayolu Girişimi'nde (NELTI; New Eurasian Land Transport Initiative) kilit rol oynuyor. Bu girişimle Avrupa, otoyol ağıyla Kafkasya'ya bağlanacak."
Gelin, bu dosyanın kapağını arayalım.
Uzun (Bağdat, Şam, Lefkoşa, Kahire ve Stockholm'u dolaştık), yorucu (Çöl, Akdeniz ve Kuzey iklimlerini yaşadık) ama son derece ilginç (Ermenistan açılımını ilk öğrenenler olduk) gezinin dönüş yolunda, GAP uçağında sohbet ederken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB gayri resmi dışişleri bakanları toplantısında iki öneride bulunduğunu anlattı. Önerilerini şöyle saydı:
1- Türkiye olarak yakında Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Zirvesi düzenleyeceğiz. (Not: Bir tür Balkan Zirvesi.) Gelin, AB de bu girişime katılsın. Böylece tüm Avrupa'yı kapsayacak bir platform kuralım.
2- Diğeri daha da önemli:
Kafkaslar-Avrupa karayolunu gerçekleştirelim. Azerbaycan'dan başlayacak, Yukarı Karabağ, Laçin Koridoru, Ermenistan, Nahçıvan ve Türkiye'den geçecek, Trakya üstünden de Avrupa'ya ulaşacak bir karayolu ağı kuralım. Böylece, diyelim ki Bakü'den yola çıkacak bir araç, bir zamanlar kanlı bıçaklı olduğu Ermeni çoğunluklu bölgelerden geçerek Nahçıvan'dan Türkiye'ye girsin, Edirne'den de Avrupa'nın istediği yerine açılsın. Bu projeye de
"Barış Yolu" adını verelim.
"Sonra?" diye sorduk. Davutoğlu o muzip gülümsemesiyle ekledi: "Ben bunları anlatınca, Finlandiya Dışişleri Bakanı Alexander Stubb yerinden fırladı ve 'Türkiye olmadan AB ne bölgesel sorunlara çözüm bulabilir, ne de küresel güç olabilir' dedi..."
Ne diyordu, "Novosti" ajansı? Tekrarlayalım: "Türkiye'nin girişimleri Kafkaslar'ın jeopolitik ve jeoekonomik düzenini kökten değiştirecek..."
Not: Bugün aslında "SABAH'tan Mektup" günüydü. Ama gördüğünüz gibi sıcak gündemden ona yer kalmadı. Özür dilerim.