BU köşede gaspa, saldırıya uğrayan taksi şoförlerinin mağduriyeti üzerine çok yazı yazdım. Sürekli eleştiri ve şikayet eden ama öte yanda taksimetrenin açık olduğu süre içinde kendini aracın sahibi gibi hisseden, kendini bilmez müşterilerin işkencesine uğrayan taksi şoförlerinden söz ettim. Bu yazılarımdan alıntılar, taksici derneklerinin resmi yayınlarında yer aldı.
Sağolsunlar, kendilerine sahip çıktığım taksici arkadaşlar hem bizzat gazetemize gelerek, hem de gönderdikleri mesajlarla teşekkür ve takdirlerini ifade ettiler.
Ancak gaspa uğrayan taksi şoförlerinin dramını gözler önüne sermek ve 'ilgilileri göreve çağırmak' için yapılan 'yol kesme' protestolarının taksici esnafına yakışmadığını da söylemek zorundayım. Onlar ki ömürlerini yollarda, trafik sıkışıklığında üç kuruş kazanmak için heba eden insanlar; peki yol kesip aynı işkenceyi günahsız vatandaşa yaşatmaya hakları var mı?
Tıpkı kapatılan hafriyat döküm alanlarını protesto etmek için köprüye üç şerit halinde dizilip herkesin hayatını riske eden kamyon şoförleri gibi...
Peki hükümet, taksicilere yönelik saldırıları nasıl önleyecek?
Her taksinin arkasına bir ekip otosu takacak hali yok ya! Burada asıl görev, 'mal sahibine' düşüyor.
Bugün bir taksi plakası 1-1.5 milyon lira. Bu paraya sahip olan kişi; kendisinin ya da şoförünün güvenliği için aracın ortasına güvenlik bölmesi yaptıracak, imdat butonu taktıracak parayı bulamaz mı?
Ne yazık ki son günlerde sesimizi duyurmanın tek yolunun 'yol kesmek' olduğu gibi sığ bir düşünceye kapıldık.
Otobüsü gelmeyen yol kesiyor, arkadaşı gasp edilen taksici yol kesiyor, hafriyat yerini beğenmeyen kamyoncu yol kesiyor, mahallesindeki komşusu karşıdan karşıya geçerken ezilen yol kesiyor...
Bunları gördükçe aklıma o ünlü söz geliyor: 'Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil' Ama biz, nedense önümüze bir sorun çıktığında ilk olarak 'yolu kesmeyi' tercih ediyoruz...