Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Biz nasıl bu hale geldik?

Giderek daha sevgisiz bir toplum haline dönüşüyoruz. 'Ben' merkezli yeni yaşam biçimimiz hepimize 'biz'i unutturuyor. İçimizde kurduğumuz darağaçlarının ayakları, sevgi tomurcuklarının üzerine bastıkça kuraklaşıyoruz. Hoşgörüyü tıpkı pide gibi sadece Ramazan'a özgü bir şey sanmaya başladık. İyilik yapmak, dinimizi tanıyıp anlamak, Allah'ımıza dönmek, doğru yolu bulmak için 11 ay bekler olduk.
Peki ya bayramlar?
Hepimiz için 'tatil' ya da 'kaçış' anlamı kazanmadı mı? Peki ya arkasındaki maneviyat?
Bayram demek, ailelerin neşe ve mutluluk içinde bir araya geldikleri vesileler olmaktan çıkalı çok uzun zaman oluyor. Şimdi, bayramlarda evler kapı duvar. Baba ocağının, ana kucağının yerini; tatil yörelerindeki şezlonglar aldığından beri, ortalık yol gözleyen mahzun ihtiyarlarla doldu.

REKLAMLA VEFA POMPALAMASI
O ihtiyarcıkları hatırlatan ise televizyon reklamları....
Beş yıl önce bir şekerleme firmasının yaptığı bayram reklamı hepimizin gözlerini doldurmuştu. Sonra bu durum ajitasyona dönüşüp bayram reklamlarının ana teması haline getirildi.
Turkcell'in son reklamını izliyor musunuz? Genç çift, Selocan'ı kovalıyor. Selocan, "Hayıııır, olmaaaaaz" deyip kaçmaya devam ediyor. Ve bizimkileri 'zorla' anne babalarının evine getirtip bayramda ellerini öptürüyor.
Reklamın sloganı, 'Aramakla, mesaj atmakla olmaz; mutlaka ziyaret edin' şeklinde. Malum, bayramlarda turistik tesislerden sonra en çok kazanan, GSM şirketleri... Herkes uzaktaki, yakındaki tanıdığına bir mesaj atıp işi savuşturuyor, vicdanını rahatlatıyor.

İLLE DE DÜRTÜLMEK Mİ LAZIM?
Bir GSM şirketinin bayram kârını hiçe sayıp abonelerine 'Mesaj atmayın, gidin anne babanızın elini öpün' demesi alkışlanacak bir fedakarlık gösterisi. Ama yine de reklamın alt metninden 'Bayram, mesajsız geçmez' gibi bir anlam çıkarmak da mümkün.
İşin canımı en acıtan kısmı ise Türk halkının, anne ve babasını ziyaret edip ellerini öpmek için şekerleme ya da GSM şirketlerinin televizyon reklamlarıyla 'dürtülmek' ihtiyacı hissetmesi...
Tekrar başlığa dönüyorum:
Biz nasıl bu hale geldik?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA