Ne tuhaf bir duyguydu... Ben Küçükkuyu'da ekran karşısındayken, Tuncel Kurtiz, bir kaç kilometre ötedeki çiftliğinde Fikret Kuşkan'ı ağırladığı o şahane programı NTV'de sunuyordu. İnsan kendinden ve kendi yöresinden bir şeyler izlediğinde daha mutlu oluyor. Bu köşede sıkça belirttiğim gibi "yerel televizyonculuk" işte bu yüzden çok önemli. Edremit'in 700 yıllık camiini, Güre'nin şahane sahil şeridini, Kazdağları'nın enfes doğasını görmek, Kurtiz ile Kuşkan'ın balıkçı Fikret'ten aldıkları derya kuzusu fener balığını ayıklayışını izlemek pek zevkliydi doğrusu... Fikret Kuşkan bir de anısını nakletti. Yunan adalarını geziyorlarmış, bir restoranda balık yemek için mola vermişler. "Ne balık var?" diye sormuşlar. Yunan balıkçı, "Balık yok, çünkü hayvanlar yumurtaya yattı. Ama isterseniz meze hazırlayayım, kalamar yapayım" demiş. Bizimkiler şaşırmış. Çünkü bizde ne zaman balıkçıya gitseniz asla "Balık yok" yanıtı almazsınız. Her mevsim, her cins balık tezgahta önünüze serilir. İşte "çevre duyarlılığı" adına komşu ile aramızdaki fark... Tuncel Kurtiz, Edremit sahilinde fötr şapkası ve eşliğindeki sevimli köpeği Çiko ile beraber Edremit'i, Altınoluk'u, Kazdağları'nı anlatırken şöyle diyordu: "Edremit öyle bir yerdir ki, eskiler şöyle tarif ederlerdi: Edremit'in bir sokağından yağ, bir sokağından bal akar." Ne kadar doğru. Körfez tarih ve doğa şaheseri. Dünyanın oksijen çadırı Küçükkuyu'nun havası, Assos'un billur denizi, Ayvalık'ta Cunda ve Sarımsaklı plajları, Altınoluk'un altın sarısı zeytinyağı... Ve o muhteşem toprak... Yere düşürdüğünüz kayısı çekirdeğinin bir yıl sonra fidan olduğunu görmek. Unutmadan... Edremit Havalimanı da bir yıllık inşaatın ardından "uluslararası" özelliğe kavuştu. Haziran'ın ortasında hizmete açıldı. Ama hangi hizmete? Sordum, soruşturdum, uçak seferi yok. Tanzanya'ya uçmakla övünen THY, burnunun dibindeki Edremit'e niye uçmaz ki?