atv'nin dizisi "Kapalıçarşı", adını aldığı İstanbul'un bu en ilginç tarihi mekanına yeniden hayat verdi. Geçenlerde bir arkadaşım dedi ki, "Haftasonu arkadaşlarla ne yapalım diye düşünürken, diziyi hatırlayıp, Kapalıçarşı'ya gitmeye karar verdik. Aramızda çarşıyı ilk kez görüp, hayranlıktan büyülenenler vardı. Hem çok eğlendik hem de eve ellerimiz kollarımız paketlerle dolu olarak geldik..." Kapalıçarşı'da esnaflık yapan arkadaşlarımla görüştüm. Onlar da hem ziyaretçi, hem de müşteri sayısında gözle görülür bir artış olduğunu ifade ettiler. Bizim insanımız memleketin güzelliklerini diziler sayesinde keşfetmeye alıştı. Yakında turizm şirketleri Kapalıçarşı'ya memleketin dört bir yanından tur düzenlerlerse hiç şaşırmam. Kapalıçarşı, üniversite yıllarımın vazgeçilmez mekanıydı. Sandal Bedesten'de turlamak, ünlü muhallebicide tavuk göğsü yemek, Şark Kahvesi'nde "ders notuna" tavla oynamak en büyük eğlencelerimizdi. Hâlâ, yolum o taraflara düştüğünde en azından bir kapısından girip, diğerinden çıkarak, kendimi zaman tüneline sokarım. Ancak, İstanbul'da dev ve gösterişli AVM'lerin açılmasıyla birlikte bu tarihi mekan gözden düştü. Yeni nesil, Kapalıçarşı'nın yerini bile zor bulur. Sürüp, sürüştürüp, takıp, takıştırıp, podyuma dönen o allı pullu alışveriş merkezlerinde, ünlülerin ve onları kovalayan paparazzilerin eşliğinde "tiki tiki" yürümek varken, eski püskü bir çarşıyı kim ne yapsın ki? (!) Gençlere tavsiyem, bir öğleden sonralarını Kapalıçarşı'yı gezmeye ayırmaları. Eminim, başrolünü oynayacakları "kendi dizileri", en az "Kapalıçarşı" dizisi kadar ilginç gelecektir onlara...