Perşembe gündüz ekranındaki iki ayrı programda aileler için iki "ibretlik" olay yaşandı. Müge Anlı, BBG evinde yarışma vaadiyle kandırıldıkları iddia edilen kızları stüdyosunda ağırladı. Gördük ki, her şey kılıfına uydurulmuş. Kızlar, yarışmanın internetten yayınlanacağını bilerek sözleşmeler imzalamışlar. Bazılarının ailelerinin de durumdan haberi varmış. Hatta yaşı küçük olan kızlardan birinin ailesi, olay patlak verdikten sonra şikayetçi bile olmamış. Yani? Bile bile lades... Koskoca üniversite mezunu kızlar okuma yazma bildiklerine göre bu sözleşmeleri de okumuş olmalılar. Haydi onlar boş bulundu diyelim. Olaydan haberli olan ailelere ne demeli peki? Eminim pek çoğu "Kızımız televizyonda tanınır, şöhret olur, ona ve dolayısıyla da bize yeni şans ve kazanç kapıları açılır" diye düşünmüştür. İkinci ibretlik vaka ise Seda Sayan'ın "Susma" programında yaşandı. Olayı özetleyeyim: Bir delikanlı, internetteki kumar sitelerinden birinde oyun oynuyor ve büyük paralar kazanıyor. Daha sonra ailesi de bu kumara ortak oluyor. Paranın yüzü sıcak ya, babası dükkanını satıp, parasını kumar oynaması için oğluna veriyor. Etraftan da para toplayıp, kumar üzerinden adeta bir saadet zinciri kuruyorlar. Paralar geldikçe mutlulukları katlanıyor. Ta ki bütün paralar aynı yoldan suyunu çekene kadar... Ve delikanlı bu ağır sorumluluğun altında ezilip, intihar ediyor. Aile de internet üzerinden kumar oynatan sitelere dava açıyor, veryansın ediyor... İyi de paraları kazanırken aklınız neredeydi? Dükkan satıp, parasını kumara yatırırken yarın ne olacağı hiç aklınıza gelmedi mi? Bu olaylar da gösteriyor ki, televizyon ve internetin olumsuz tesirlerinin tezahür edebilmesi, ancak sorumsuz ebeveynler sayesinde gerçekleşebiliyor. Siz evlatlarınıza "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" muamelesi yaparsanız, kendi elinizle kurdun ağzına verirsiniz... Ve o andan sonra televizyonu, interneti günah keçisi ilan etmenin size hiçbir faydası olmaz.