Mal rejimlerinden kaynaklı alacak davalarında zaman aşımını 10 yıla çıkaran yeni bir karar çıktı. Bu zamanaşımı daha önce bir yıl olarak uygulanıyordu.
10 yıl çok uzun bir süre. Bizde anlaşmalı olmayan boşanma davaları minimum üç yıl sürüyor, Yargıtay aşamasıyla birlikte beş yıla kadar da çıkabiliyor. Boşanma davası bittikten sonra mal rejimi davası açılıyor. Kanun diyor ki: '10 yıllık süren var.' Boşanma bittikten dokuz yıl sonra da açılabilir bu dava. Diyelim ki dava beş yıl sürdü; üzerine de dokuz yıl sonra açılan mal davası... Bu karar ile malların paylaşımının sona ermesi 20 yılı bulabilecek.
Bildiğiniz üzere 2002 yılından itibaren yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun kadınların haklarını koruması bakımından eskisine göre devrim niteliğindeydi. Ancak uygulamada ortaya çıktı ki, boşanma davalarından doğan mal paylaşımı konularında kayıt dışı ekonomimiz yine kadınları mağdur ediyor. Üstüne üstlük geçtiğimiz hafta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan yeni bir karar çıktı. Mal rejimlerinden kaynaklı alacak davalarında zamanaşımını 10 yıla çıkaran bir karar... Daha önce bu süre bir yıl olarak uygulanıyordu. Bu karar şu anlama geliyor: Artık boşanmadan doğan davalar 20 yıla kadar uzayabilir. Bu yeni kararı ve boşanma davalarının kadın üzerindeki hukuki etkisini hukukçu Ayça Özdoğan'la konuşmak istedim. Özdoğan yıllardır boşanmadan doğan davaların bilirkişiliğini yapıyor, Türkiye'deki kayıtdışı ekonominin yine kadınları vurduğunu söylüyor.
- Bu yeni karar boşanmaları nasıl etkileyecek?
- Mal rejimlerinde alacak hakkının zamanaşımı 10 yıla çıkmış oluyor. Daha önce bir yıl olarak uygulanıyordu. Boşanma kesinleştikten sonra belli bir süre içinde malların paylaşımı ile ilgili dava açılması gerekiyor.
- Bu dava boşanma sırasında da açılamaz mı?
- Açılabilir, bir engel yok. Ancak şöyle bir risk var: Eğer boşanma reddedilirse, mal davası da reddedileceği için boşu boşuna açılmış olur. Bu yüzden davanın, boşanmanın kesinleşmesinden sonra belli bir süre içerisinde açılması gerekiyor
. Kanun 2002 yılında yürürlüğe girdi. 2002 yılından sonra edinilen mallar artık yarı yarıya paylaşılıyor.
- Nasıl bir paylaşım bu?
- Malın yarısı benim, yarısı senin diye paylaşılmıyor. Mal kimin adınaysa, onun adına kalmaya devam ediyor ve diğer eş bir bedel alıyor bu mala karşılık.
- Peki, Yargıtay'ın aldığı bu kararın temel amacı ve sonuçları nelerdir?
- Kadıköy'de yerel bir mahkemenin hakimi 'Bir yılın uygulanması yanlıştır. Ben burada direniyorum,' dedi. Direnme üzerine de dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gitti ve kurul 'Haklıdır, zamanaşımı 10 yıl olmalıdır,' dedi. Bir yıl çok kısa ama 10 yıl da çok uzun bir süre. Bizde anlaşmalı olmayan boşanma davaları minimum üç yıl sürüyor, Yargıtay aşamasıyla birlikte beş yıla kadar da çıkabiliyor. Mal rejimi davası da boşanma davası bittikten sonra açılıyor. Bundan böyle boşanma bittikten dokuz yıl sonra da açılabilir bu dava. Diyelim ki boşanma davası beş yıl sürdü. Arkasından mal paylaşım davası açılacak bu 10 yıllık süre içinde. O dava da hemen bitmeyecek. Bu karar ile malların paylaşımının sona ermesi 20 yılı bulabilecek
. Bu karar, davaların çok uzamasına yol açacak. Onun yerine özel bir düzenleme yapılması daha iyi olur. Çoğu Avrupa ülkesinde bu süre üç ya da beş yıl olarak belirlenmiştir.
- Diyelim ki boşanmadan sonra taraflar mal varlıklarını arttırdılar. Bu yeni mallar da davaya dahil edilebiliyor mu?
- Hayır. Boşanma davasının açıldığı tarihten sonra, kimin ne aldığının ya da sattığının hiçbir önemi yok.
Ev içi emek yok sayıldı
- Pek çok davada bilirkişilik yapıyorsunuz. Gözlemleriniz neler?
- Medeni Kanun'u ve dolayısıyla burada düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimini İsviçre'den aldık. Orada tıkır tıkır işlerken bize geldiğinde yılan hikayesine dönen dosyalar görüyoruz. Bizdeki kayıtdışı ekonomi yüzünden davalarda işin içinden çıkılamıyor. Kanun 2002'de yürürlüğe girdi, aradan 11 yıl geçti. 11 yıldır ne avukatlar bu davaları öğrenebildi ne de hakimler. Çalışan kadınlar açısından bakınca bu kanunun dezavantajlı olduğu yönler de var. Çünkü çalışan kadın hem evde hem dışarıda çalışıyor hem de buna rağmen kendi kazandığının yarısını da eşi ile paylaşıyor. Kanun 2002'den önce edinilmiş malları kapsamıyor. Eğer kadın çalışmıyor ise, 2002'den önce alınan mallarda hiçbir şekilde hakkı yok. Bu, uluslararası sözleşmelere de aykırı. Ev içi emek boşanmada mal paylaşımı açısından bir katkı sayılmıyor.
- Ev içi emek boşanmada hak sayılmıyor mu?
- 2002'den önce alınmış mallarda öyle. Ama 2002 sonrasında kadın çalışsa da çalışmasa da mallar yarı yarıya paylaşılıyor
.
Yeni kanuna eklenen madde nedeniyle zinaya dayalı boşanma davaları arttı
- Mal davalarında kadınlar ne tür mağduriyetler yaşıyor?
- Mallar daha çok erkeklerin üzerine kayıtlı olduğu için, kadınlar açısından zorlu ve yıpratıcı bir süreç. Davalar çok uzun sürüyor. 2002'de bu kanun kabul edildiğinde hepimiz çok sevindik, kadın örgütleri bu kanunu destekledi. Ama ilerleyen zamanda şunu gördük ki bize özgü bir sistem değil. Uygulamada farklılıklar da oldu. Orada her şey kayıt altında, bizde kayıtdışı ekonomi, uygulamada aksaklıklar ortaya çıkardı. Ciddi hak kayıpları oluyor. Bir de bizim kanunda İsviçre'dekinden farklı olarak bir madde var. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde, eşin alacağı azaltılabiliyor ya da kaldırılabiliyor. Mesela bu İsviçre'de olmayan bir sistem. Bizim tasarıda da yoktu ama meclisteki komisyondaki görüşmeler sırasında girdi devreye. Yani aldatan eşe de mi pay vereceğiz? Ya da öldürmeye kasteden eşe? Böyle düşünüldü ve bir madde kondu. Böyle olunca Türkiye'de zinaya dayalı boşanma davaları arttı. Biz eskiden boşanma davası açarken zinaya pek dayanmazdık. Kanundaki mal paylaşımıyla ilgili hüküm bu durumu değiştirdi. Bazı davalarda erkekler, varlıklı olsalar bile, kendilerini asgari ücretli ya da iflas etmiş gösterebiliyorlar. Bu yüzden tedbir nafakaları çok düşük çıkıyor. Kayıtdışı ekonomi nedeniyle bir bakıyorsunuz ki, erkekler eğer serbest çalışıyorlarsa hepsi borca batık veya iflas etmiş durumda görünüyorlar. Özellikle dava süresince verilen tedbir nafakaları ihtiyacı karşılamaktan çok uzak oluyor. İşte kadın da bu yüzden anlaşmak zorunda kalabiliyor.