- Kişiye özel dikim de yapıyorsunuz, değil mi?
- Evet. Kişiye özel koleksiyon da hazırlıyorum. Özellikle işkadınlarının çok tercih ettiği bir servis bu. Kışın geliyor mesela, bütün yaz koleksiyonunu yapıyoruz. Gece kıyafetlerini, pantolonlarını hem özel dikiyoruz, hem de koleksiyondan parçalar ekliyoruz. Yaklaşık 40 parçayı bir ayda tamamlıyoruz. Ayakabı ve çantasını da ayarlıyoruz. Bir tek triko yapmıyorum, onu da yönlendiriyorum. Vücut tipinden renklerine, stilinden hayat tarzına kadar dikkat ederek tasarlıyorum. İmaj danışmanlığının üzerine üretim yapmak gibi bir nevi.
- Modanın sanat olduğuna inanmayanlardansınız diye tahmin ediyorum.
- Değil tabii. Çünkü kendi markan bile olsa, altı ayda bir yargılanıyorsun. Maddi kaygısı olmayanlar, sanat yapabilir tabii. Ama benim, hem kendimi hem de yanımda çalışanları geçindirmek için para kazanmam lazım.
- Gamze Saraçoğlu kadınını nasıl tanımlıyorsunuz?
- Pozitif, hayatı seven ve güçlü kadınlar. Zaten en çok onlardan etkileniyorum. Sinirli, mutsuz ve gergin müşterilerim yok benim. Görünüm olarak da çok seksi değil; romantik, yumuşak ve hisli kadınlar. Dünyada sert hatlar ve mimari esintiler modayken bile benim elimden yumuşak şeyler çıkıyor. Zaten çok seksi kadınlar benim tasarımlarımı iyi taşıyamıyor. Örnek vermem gerekirse, Selma Ergeç tam bir Gamze Saraçoğlu kadını mesela. Abartıdan uzak ve natürel. Ayrıca kilolu müşterilerim de var.
- Ünlülerle özdeşleşmekten kaçınan tasarımcılardan mısınız?
- Kaçınma değil ama ünlülere hizmet etme gibi bir hayalim olmadı hiç. Ünlü müşterilerim var elbette ama onları öne çıkarmayı hiç düşünmedim. Bazıları arkadaşım; defilelerime, desteklemeye de geliyorlar. Ama bir Bora Aksu'nun gelmesi veya geçtiğimiz sezon olduğu gibi bir Stefano E. D'Anna'nın gelmesi (
Tanrılar Okulu'nun yazarı) beni çok daha fazla onore ediyor.
- Peki nelerden ilham alıyorsunuz?
- En çok insanlardan. Stil bloglarını çok takip ediyorum. Bir kitaptan da etkileniyorum ama, onu kimin okuduğundan da esinleniyorum.
KOLEKSİYON ELBİSE AĞIRLIKLI
- Bu koleksiyonda nelerden esinlendiniz?
- Karanlık bir yapım yok benim ama bu koleksiyon öncesinde
Orlando'yu (Virginia Woolf) okumuştum. Bazı mabed resimleriyle beraber bilinçaltımda kalmış. Çizim yapmaya başlayınca ortaya çıktılar; hep aynı tarz görünümlere gittim. Üzerine The Sartorialist blog'unda, beyaz yakalı üst ve siyah etek giyen bir kadın gördüm ve her şey yerli yerine oturdu.
- Barok temasını nasıl yansıttınız koleksiyonunuza?
- Öncelikle renkler; gül kurusu, bej, ekru siyah ve kırmızı; hepsi o dönemin renkleri. O dönemin mimarisindeki yuvarlak kıvrılmalar, bazı yakalarda öne çıkıyor. Verev kesimler, drapeler, kapalı yakalar, hacimli kollar ve şerit detayları de öyle. O zamanlar iki kat etek giyilirmiş. Bunu da uyguladım ama biraz daha yumuşatarak. Evde giyilen bol kıyafetleri gece parçalarına, gündüz giyilen kıyafteleri ise gece kıyafetlerine dönüştürdüm. Her şey el dikişi; astarlar da mutlaka ipek. Etek uçlarını, o dönemin karanlığını temsil etmesi için çoğu yerde pis (bitmemiş) bıraktım. Sert hatlardan gitmek için piliseye ağırlık verdim. Barok'un maskülen detaylarını da çok kullandım; manşetli kollar, omuz detayları... Koleksiyon elbise ağırlıklı ama pantolonlar ve etekler de var.
- Birkaç sezondur tasarımcılar işinin ehli stylist'lerle çalışıyor defilelerinde. Siz de bu sezon Hakan Öztürk'le çalışıyorsunuz.
- Evet, daha önceki koleksiyonumu Mert Aslan yapmıştı. O koleksiyona çok uygundu. Bu koleksiyonda ise Hakan Öztürk yardımcı oldu. Ben kıyafeti bilirim ama işi daha iyi bilen birine vermekte fayda var. Müzik konusunda da öyle. Hakan, çok ilgilendi her şeyle; bazı riskleri almam için cesaret verdi.