Bizde okulda öğretilenle uygulamadaki gazetecilik çok farklıdır. Bu iki dünyayı bir araya getirip öğrenciye katkı yapmak gerekir. Washington and Lee işte bu teori ve pratik uçurumunu kapatmaya çalışıyor.
Washington and Lee, ABD'nin gözde üniversitelerinden biri. İnsanların gözü gibi koruduğu, nefes kesen güzellikteki Virginia eyaletinin doğal dekorunun ortasında, minik ve sevimli Lexington kasabasının merkezinde, sadece 2 bin kadar öğrencinin ders aldığı her türlü geleneği ve görkemi haiz bir öğretim kurumu. Farklı kaynaklara göre ülkenin ilk 10'u arasında yer alıyor burası. ABD'nin en eski üniversitesi değil, ama GeorgeWashington, 1749'da kurulan okulu bizzat kurtarmış, epey para yardımı yapmış. Daha sonra, İç Savaş'ta konfederasyon yanlısı güneylilerin en önemli isimlerinden olan RobertLee, burada 1865'ten ölümüne kadar rektörlük yapmış. Lee, okula damgasını vurmuş: Üniversitenin prestijli iki bölümü, Hukuk ve Gazetecilik, onun çabalarının eseri. Muhafazakar Lee ayrıca bu okula bir "onursistemi" de kurmuş. Bunun anlamı şu: Genç öğrenciler okulun işleyişinde çok geniş sorumluluk alıyor. Bireysel özgürlükler ve saygı esas. Hocalarıyla pek çok toplantıda eşit söz sahibi gibi davranıyor ve daha hızlı olgunlaşıyorlar. Üniversitenin gazetecilik bölümü, özellikle etik alanındaki çalışmalarıyla ayrı bir yere sahip. Her yıl burada iki kez konukların katılımıyla "EtikEnstitüsü" düzenleniyor. Gazeteciler (editör ve muhabirler), öğretim üyeleri ve son sınıf öğrencileri aynı masa etrafında toplanıp en son ilginç ve "sorunlu" haberlere büyüteç tutuyorlar. Son derece etkin bir çalışma biçimi bu. Neden? Çünkü bizde karşılıklı olarak en büyük şikayet konusu üniversitelerde okutulan gazetecilikle uygulanan gazetecilik arasındaki mesafenin daima açık kalmasıdır: Hocalar öğrencilere teorik bir dünya sunar, oysa bu dünyanın gerçeklerle buluşmasında travmalar, şoklar, çatışmalar yaşanır. Pek az kimse bu iki dünyayı bir araya getirip öğrencilere katkıda bulunmaya çalışır. Washington and Lee, işte bu "teorivepratikuçurumu" nu kapatmaya çalışan bir alanda iz bırakmaya çalışıyor. Her buluşmada 8 ila 10 tartışmalı haber, onları hazırlayan, katkıda bulunan ama sonrasında vicdanları pek de rahat etmeyen editörler ve muhabirler tarafından ayrıntılı olarak tartışmaya sunuluyor. Her bir "sorunluhaber" den bu kişiler çok önemli sorular üretiyor. Sorulara beraberce, tamamen ucu açık bir ortamda yanıtlar aranıyor. Öğrenciler bu "onursistemi" içinde aktif olarak, samimiyetle görüşlerini açıklıyor, diğerlerinin görüşlerini dinliyor. Onlar açısından bence en önemli sonuç, hocalarıyla gazete editörleri arasında bir denge bulabilmenin fırsatını bulmaları. Böylece ne teoriden uzaklaşıyor, ne de iş bulacakları piyasanın gerçeklerine yabancı kalıyorlar. Hızlı ve doğru karar vermeyi, dürüst olmayı, ama aynı zamanda herkesin bu meslekte de hatalar yapabileceğini öğreniyorlar. Öğrenciler bu yıl Washington Post'un sanat servisi editörünü, New York Times'da 36 yıl iç politika izlemiş bir muhabiri, sağlık editörü olarak uzun yıllar görev yapmış bir gazeteciyi, Afrika ve Orta Asya'da gazeteci eğiten bir editörü dinledi. Önemli sorulara yanıt aradılar: Kaynağına ismini açıklamama söz veren bir gazeteci, bu sözden ne zaman, hangi hallerde dönebilir? İstisnalar nelerdir?.. Alkollü araba kullanan ve adam öldüren, 16 yaş altındaki bir gencin ismi, "kamuyararı" adına (caydırıcı olması için) verilmeli midir? HIV taşıyıcısı olan bir çocuğun kimliğini açıklamak sakıncalı mıdır? Bu çocuğun siyah olması ırkçı habercilik diye nitelendirilebilir mi? Çocuk pornografisini tetikleyenleri ifşa etmek amacıyla yola koyulan bir gazeteci, gerekli bilgileri kendisine vermeyi para karşılığında kabul eden bir çocuğa ödeme yapmalı mıdır? Veya: Çin'den kaçan bir Uygur ayrılıkçı lideri, Nepal'de iltica hakkı beklerken, "ancakbenimdurumumnetleşinceyayınlarsınız" şartıyla yaşadığı işkenceyi bir radyo kanalına anlatmıştır. Ancak adam kaybolunca, bu Amerikan radyosu "belkietkisiolur" diye uzunca bir süre sonra mülakatı yayınlamıştır. Sonradan, Uygur liderinin Çin polisi tarafından kaçırılıp öldürüldüğü anlaşılmıştır. Acaba radyo yayınlamayı ertelemeli miydi? Yanıtları tartışmaya yer yok. Ama şunu anladım ki, bizde de üniversitelerin tam bir açıklık ortamında gazetecilerle öğrencileri bir araya getirip tartışma yapması çok yararlı olacak.