|
 |
|
 |
 |
'Hayır'ın bedeli
|
|
ABD Dışişleri Bakanı Powell, Rum kesimine, Annan Planı'nı reddederlerse yeni bir plan beklememeleri mesajını verdi.
*** Amerika Papadopulos'a kızgın
Washington muhabirimizn, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile cuma akşamı yapılan röportajın içeriğini yazdı. Powell, Rumlar’a "Bu fırsat bir daha ele geçmez" derken; üst düzey bir yetkili, Rum lider için "İnsan nerede dur demesi gerektiğini bilmeli" dedi.
Cuma günü Colin Powell'ın programı yoğun. Dışişleri Bakanı'yla röportaj yapmak için, önce uzun uzun güvenlik kontrolünden geçiyor, ardından röportajın yapılacağı odada çeşitli asistan ve yetkililer tarafından bir bir kuralların üzerinden geçiyorsunuz. Bakanın programı çok yoğun, diyorlar. Haliyle nerede oturacağınız, kaç dakika konuşacağınız, ayrılırken hangi kapıdan kimin tarafından çıkarılacağınız, hepsi önceden milimetrik hesaplarla ayarlanmış durumda. Bakanın programı söz konusu olunca etrafındaki herkes biraz gergin. Röportajın bitimine iki dakika kala, biri arkadan "iki" işareti yaparak ne kadar zaman kaldığını görmenizi sağlıyor. Bundan sonra gelen "bir dakika kaldı" işaretini gördükten sonra ise son soruyu sorabiliyorsunuz. İkinci bir "Ama efendim, bir de son olarak şu konuda..." muhabbeti yok. Buna karşın Powell'ın önüne oturduğunuzda sıcak ve lafını gevelemeyen bir adam var karşınızda. Cuma günü SABAH gazetesi ve ATV için yaptığımız röportajda ABD Dışişleri Bakanı'nın verdiği mesajlarda şaşılacak bir şey yoktu. Türk ve Rum halkına seslenmek amacıyla son bir kez kamera ve gazetelerin önüne çıkmaya karar veren Powell, iki tarafa da "Evet"den korkmayın diyordu: "İkisi birlikte evet derse adadakilerin hayatları çok daha düzelecek. Ada birleşik olarak Avrupa Birliği'ne girecek. Uluslararası camia yardımınıza gelecek."
YENİ PLANI KİM HAZIRLAR? Ben şahsen kendi adıma Powell'dan Kıbrıs Rum kesimine yönelik hafif aba altından sopa gösteren bir üslup, en azından bir yerde bu tarz bir ima bekliyordum. Belli ki Amerikan yönetimi düşünüp taşınarak bu seviyede bir yetkilinin ağzından gelecek uyarının Kıbrıs Rum kesiminde ters tepeceği sonucuna varmış. Powell "Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez" demek dışında büyük bir hünerle adanın geleceği veya KKTC'nin tanınması gibi soruları cevaplamaktan kaçındı. Rum kesimine vermek istediği temel mesaj ise Annan Planı'nı reddetmeleri durumunda Eylül ya da Ekim ayında yeni bir çözüm insiyatifini beklememeleriydi: "Kim yapacak? Bu plana harcanan bu kadar enerji ve zamandan sonra, hazırlanması yıllar süren 9 bin sayfalık bu plan kabul edilmezse, yeni planı kim hazırlayacak. Bu kabul edilemez." ABD başkentindeki hava, Powell'ın son sözleri ve geçen hafta boyunca Amerikalı ve Avrupalı yetkililerin Kıbrıs Rum kesimindeki ret eğilimini bir nebze de olsa değiştirdiği yolunda. Ama bu henüz kamuoyu yoklamalarına yansımış değil. Tam tersine Kıbrıslı Rumlar, sanki üç hafta önce yapmaları gereken tartışmaya yeni başlıyor. Yıllardır Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler'in denetiminde bir çözüm planı olsun diye bas bas bağıran, buna direndiği gerekçesiyle Türkiye'den sürekli şikayet eden Rum kesimi, şimdi ortaya çıkan o planı reddediyor durumda. Bu bir toplumun kendini inkarı gibi. Rum kesimi yanlız Kıbrıs'ın resmen bölünmesine değil, aynı zamanda kendi elleriyle KKTC'nin tanınmasına da olanak sağlıyor. Kısacası "Hayır"ın ciddi bir bedeli var ve Rumlar bunu üç dört hafta öncesinden tartışmaları gerekirken yeni yeni ölçüp biçmeye başlıyorlar faturanın nereye varacağını.
ELİNİ TAŞ ALTINA KOYDU İşte bu noktada kimin nerede hata yaptığı sorusu gündeme geliyor. Washington, Kıbrıslı Rum lider Tasos Papadopoulos'a kızgın. Bir yetkili "Sertlik yanlısı tutumun da bazı kazanımları vardır hayatta ama insan nerede dur deyip adım atması gerektiğini bilmeli" diye hatırlatıyor. Buna karşın hükümet dışı bazı gözlemciler de Washington'un Kıbrıs Rum kesimindeki siyasi liderler üzerindeki baskıyı yeterince erkenden kurmadığından ya da Tom Weston'un yanına daha üst düzey isimleri sahneye sürmediğinden şikayet ediyor. Referanduma bir hafta kala ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell yoğun bir tempoyla Rum kesimindeki parti liderlerini arıyor. Oysa bunun daha önce yapılması lazım değil miydi? Bu sorunun cevabını bilmek imkansız. Annan Planı ve sunduğu takvim öyle sıkı ve risklerle dolu bir takvimdi ki, hata varsa bu topluca ABD, BM, AB, Türkiye ve Yunanistan'a ait. Bu arada Avrupa'nın da biraz "ağırdan aldığı" izlenimi hem Washington hem de Ankara'da mevcut. Tüm Avrupa değil tabii. Örneğin Pat Cox, Günter Verheugen, Jack Straw gibi yetkililerin Kıbrıs'ta Annan Planı'nın onaylanması için yeterince çaba sarfettiği ortada. Ama açıkçası Avrupa'da Türkiye'nin adaylığına karşı çıkan ülkelerin Kıbrıs'ta da elini taşın altına sokmak istemeyen ülkeler oluşu tesadüf olmasa gerek. Cuma günkü röportajda da amacım Colin Powell'a Avrupa'nın Amerika kadar çabalamıyor oluşunu hatırlatmak, bunun nedenleriyle ilgili ağzından birkaç söz alabilmek. Ama elimdeki soru listesinin yarısına gelmeden Powell'ın arkasından ikinci kez kalkan eli görüyorum. Yardımcıları bir dakika kaldığını hatırlatıyor. Böylece mülakat da orda noktalanıyor...
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|