Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

İki afet bir örnek

Meğer hastanede uzun süreli tedavi görmek zorunda kalan çocuklara Milli Eğitim Bakanlığı'nın görevlendirdiği öğretmenler özel olarak ders veriyormuş.
Bilmiyordum, öğrendim.
AK Parti hükümetinin benim bilmediğim duymadığım böyle kaç hizmeti daha vardır, kim bilir. Neyse, bahs-i diğer.
Her halükarda eğitimden vazgeçmemek çok güzel...
Çocuklarımızı öncelikle iki afet konusunda iyice bilinçlendirmeliyiz.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Biri doğal afet: Deprem!..
Bilinçlensinler ki, büyüklerini de "denetlesinler."
Depremin etnisiteye, mezhebe, meşrebe, cinsiyete, dünya görüşüne, inanca, inançsıza, kültüre - fiziğe bakmadığını iyice bellesinler.
Deprem içinde barındıkları binanın dayanıklı mı dayanıksız mı olduğuna bakar sadece...
Bir de deprem olduğunda birbirimizin elini tutacağımızı, gerekirse birbirimize kan / can vereceğimizi öğrensinler. Aynı yurdun vatandaşı, aynı şehrin ahalisi olduğumuzun künhüne varsınlar.
Hiçbir görüş ayrılığının bu gerçekliği unutturmaması gerektiğini büyüklerine anlatabilecek kadar fehmetsinler.
Öyle ki, yarınlarda birbirlerinin yüzüne bakamayacak denli kırıcı sözler söylemesinler.
Tasada ve sevinçte bir olacağımız zamanları akıllarından hiç çıkarmasınlar.
İzmir depreminde Elif'in kurtarılması karşısında herkesin yüreği nasıl birlikte çarptı gördük işte.
Çocuklarımızı bilinçlendirmeliyiz dediğim diğer afet mi?
Yalan...
Evet, yalan...
İzmir depreminde fay hatlarından daha çok salladı yurdumuzu.
Çocuklarımız yalancılığın bütün kötülüklerin anası olduğunu iyice öğrensinler.
Yalan söylemenin ne kadar ayıp, ne kadar yüz kızartıcı olduğu kafalarına iyice nakşedilsin ki, şeytandan kaçtıkları gibi kaçsınlar yalanlardan / yalancılardan...
Böylece...
Büyükleri yalan söylemeden evvel bin kez düşünsün, yalanım ortaya çıkarsa çocuğumun yüzüne nasıl bakarım diye korksunlar.
Değil pespaye yalanlar söylemek, yalancılıkla itham edilmekten bile sapıklıkla itham edilmek kadar ürksünler.
Ürksünler ki "yalan" söylememeye her şeyden çok itina etsinler.
Yalancılık o denli afet haline gelmiş ki güzelim ülkemizde, mesela, İzmir depreminde depremle yalan adeta birlikte çalıştı.
Bir deprem vurdu bir yalan... İki afet el ele vermişti sanki...
Daha önce bir vesileyle bu köşecikte anlatmıştım: İmanın şartı 6'dır, lakin "Tefhimu'l Kur'an" müellifi 1 olduğunu, bunun da ahirete iman olduğunu söyler. Diğer şartları elbette inkâr etmez; hepsi "ahirete imana" mündemiçtir, der. Ahirete / din gününe inanan yalan söylemez. Onun için "Yalanla iman aynı kalpte barınmaz" denilmiştir.
Yalancının sağcısı solcusu, iktidarı muhalifi olmaz.
İktidar sayesinde makam sahibi olan (adı lazım değil) bir mürainin vaktiyle öyle bir yalanına şahit oldum ki ne zaman aklıma gelse midem bulanır.
Geçen gün de CHP kanalı Halk TV'de Özlem Gürses adlı CHP'li bir gazeteci AK Parti'nin Biden'a yardım yaptığını söyledi. Programın konuklarından İsmail Saymaz arkadaşımız bile "Biden muhalefeti destekliyor yahu, Trump deseniz hadi anlarım..." yollu taaccübünü dile getirince, Gürkan Hacır "Yazıldı çizildi bu" diyerek mahut yalana omuz verdi.
Şaştım kaldım!..
Bu mudur yani sevgili Gürkan? Bir yalanın yazılıp çizilmiş olması o yalanın katmerli olmasının dışında neye işaret eder?
Ne diyelim, yalan korkunç bir afet ülkeyi çürütüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA