En ketum isimler bile açık açık umutlu konuşmaya başlamışsa, arka arkaya kritik görüşmeler, güvenlik toplantıları yapılıyorsa, devletin zirvesinin programında değişiklikler oluyorsa, bilin ki Ankara bir sürprize hazırlanıyor demektir.
Son üç haftada sıklaşan Çözüm Kurulu değerlendirmelerini, HDP heyetinin özel buluşmalar dışında Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile kamuoyuna malolan iki görüşmesini, İmralı ve Kandil trafiğini hesaba kattığımızda, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay'ın, "Önümüzdeki günlerde önemli açıklamalar gelecektir.
Görüşmelerin verimli gittiğini, iyi haberler alacağımızı biliyoruz" beyanını dikkate aldığımızda, heyecanlanmak için yeterli gerekçenin oluştuğunu söyleyebiliriz. Anlaşılan o ki Çözüm Süreci'nde kritik bir eşik daha aşılacak.
Silahların gömüldüğü, eve dönüşün başladığı aşamadan önce çok güçlü mesajlar paylaşılacak.
Bunu, "kalıcı çatışmasızlık" ilanı olarak düşünmek mümkün.

***
Tabii, sıkıntılar tümüyle giderilmiş değil.
HDP'nin, "İç Güvenlik Paketi'nin çekilmesi" talebi ve bu isteği Çözüm Süreci'nin geleceğiyle ilişkilendirmesi başlı başına mesele. Bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Paketi önümüzdeki hafta çıkaracağız" kararlılığı da mühim.
Muhtemelen paket, muhalefet partilerinin kategorik karşı duruşuna kurban edilmeyecek ancak makul öneriler Genel Kurul'da yeniden ele alınabilecek.
***
Ama ne olursa olsun Türkiye'nin, 40 yılı aşan kanlı ve silahlı günleri sona erdirecek kavşağa kadar gelmesi hayati değerde. Bu noktada terör örgütü PKK'nın silahları gömmesini veya teslim etmesini beklemek iyimserlik olarak algılanabilir. Lakin "elimizi tetikten çekiyoruz" demesi bile "hayırlı gelişme" olarak nitelenebilir. Böylesi zorlu süreçlerin, ilave hukuki teminatlar verilmeden, anayasal temelde ileri adımlar atılmadan kökten çözüme kavuşacağını söylemek gerçekçi olmaz. Bu risk payına rağmen, silahlı siyaset döneminin kapanması dahi bundan sonraki sancılı görüşmelerin sonuçlarından ümitli olmak için yeterli sayılmalıdır.