Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Her şeyin farkındayız

2017'nin de zor bir yıl olacağını hepimiz biliyorduk. Ne yazık ki yanılmadık. Yeni yılın ilk gününe İstanbul Ortaköy'deki bir gece kulübüne düzenlenen terör saldırısıyla girdik. Aralarında turistlerin de olduğu 39 kişi hayatını kaybetti.
Oklar DEAŞ'ı işaret ediyor.
Bir gün FETÖ, bir gün PKK bir gün DEAŞ derken dozu artırılan bu topyekûn saldırıların amacının ne olduğu gün gibi ortada artık. En apolitik vatandaş bile farkında; 15 Temmuz'da yarım kalan iş, Türkiye'nin işgale açık hale getirilmesi planı tamamlanmaya çalışılıyor...
Türkiye'nin yıldırılıp güçsüzleştirilerek kafasını içeriye gömmesi, Suriye ve Irak'tan çekilmesi isteniyor...
Böylece yeniden Ortadoğu'daki enerji politikalarını yine küresel muktedirlerin şekillendirmesi ve güney sınırlarımızda PKK-DEAŞ gibi terör devletlerinin kurulması hedefleniyor.
Kuşkusuz saldırıların arkasında da, hayatını kaybeden askerse PKK'ya, polisse DHKP-C'ye, sivilse TAK'a üstlendiren yabancı ülkeler var...
Evet, saflar hiç olmadığı kadar net.
Tıpkı dün MHP lideri Bahçeli'nin de terör saldırısının ardından yaptığı açıklamalarda altını çizdiği gibi:
"Kastedilmek istenen istiklalimizdir. İmhası amaçlanan milli birlik ve bağımsızlığımızdır. Türk milletinin tamamı kanlı namlunun ucundadır. Dolayısıyla... Düşmana karşı ayağa kalkmak, tüm vatan sathını korumaya almak yalnızca iktidarın değil hepimizin manevi sorumluluğu altındadır."

***

Teröristi biliyoruz da bunların amacı ne?
Düşmanın ve tetikçilerinin hedefi belli. Burayı karıştırmak istiyorlar.
Ancak her saldırının ardından adeta teröristlerin açtığı yarayı kaşıyanları anlamakta zorlanıyoruz.
Doğu illerinde bir saldırı mı oldu. Muhalif maskesi takmış kimi tipler ortaya fırlayıp sorumlunun "yönetimin milliyetçi politikaları" olduğunu haykırıyor.
Polis, asker şehit olmuşsa bu kez aynı yöneticiler "yeterince milliyetçi olmamakla" suçlanıyor.
2017'nin ilk gününde olduğu gibi hedefte seküler yaşam tarzına sahip vatandaşlar varsa, neden "dindarlaşma" olarak gündeme taşınıyor.
Yani hesapta muhalefet ediyorum derken, teröristin vermek istediği mesajın altı çiziliyor.
Bu ortaklığı ve fiili işbirliğini "eleştiri ve meşru muhalefet" sınırlarında değerlendirmek mümkün mü?

***

Aceleniz ne!
Yılbaşı gecesi düzenlenen terör saldırısında henüz yaralılarımız hastaneye bile taşınmamışken sosyal medya olayı çözmüştü bile!
Kimi üç beş FETÖ trolünden ve "beyazdan" like alabilmek için, evinde oturduğu rahat koltuğundan ürkekçe "sorumlular istifa" twitleri attı.
Kimi ise Hürriyet'in bir muhabirinin "haberini" elden ele dolaştırdı. Habere göre, basılan gece kulübünün sahibi Mehmet Koçarslan şöyle demişti:
"Amerikan istihbaratı bunun bilgisini vermişti. 1 hafta 10 gün süreyle buralarda denizden dahil güvenlik önlemleri alındı. Göz göre göre bu saldırı meydana geldi."
Gün aydınlanınca Koçarslan haberi yalanlayarak "Amerikan istihbaratı bana bilgi vermedi. 29 Ekim'de gazetelere, televizyonlara yansıyan ve kendi vatandaşlarına yönelik yaptıkları uyarıyı anlatmaya çalıştım" dedi.
Bir durun yahu! Haklısınız, evimizdeki ateş harlanmışken yumurtasını pişirmenin derdine düşen, ortalığı karıştıran, teröristin vurduğu otoriteyi güçsüz gösteren, insanları çaresizliğe sevk eden bu türe, her terör saldırısının ardından rastlıyoruz. Peki hiç mi sıkılmadık?

***

Bir söylesenize
Türkiye'de DEAŞ'ın gece kulübü basmasını "sekülerler üzerindeki baskıya" bağlayan siyasiler, örgütün Fransa'da ya da Almanya'da diskolara, Noel kutlamalarına saldırmasını ne şekilde izah ediyorlar?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA