DEAŞ'la mücadele için Suriye'de olduğunu söyleyen ABD, Rakka operasyonunu durdurarak, El Bab'da TSK ve ÖSO ile çarpışan örgüte can suyu verdi. DEAŞ bu sayede Rakka'daki güçlerini aktararak El Bab'daki cephesini güçlendirdi.
Bu da yetmiyormuş gibi ABD, NATO üyesi ve müttefiki Türkiye'nin DEAŞ'a karşı El Bab'da yaptığı operasyona bir hava desteğini esirgedi. Oysa Washington Ankara'dan İncirlik Üssü'nü DEAŞ'la mücadele edeceğim diye istemişti!
ABD'nin PKK-PYD'ye silah yardımı da dahil olmak üzere verdiği destek üzerine de bir şey söylemek gereksiz. Artık herkes her şeyi biliyor.
Ancak Türkiye'nin sinir uçlarını geren bu tabloya karşın bölgede umut verici gelişmeler de yaşanıyor.
Suriye çözümü konusunda Türkiye ve Rusya anlaştı. Böylece Türkiye'nin de bölgedeki garantörlük konumu resmen tanınmış oluyor. Rus kaynakları Esad'ın görevini devredeceğine dair kulisleri basınla paylaşmaya başladılar bile.
Bu uzlaşı zemini dün ilk meyvelerini verdi.
Geçtiğimiz gün gece yarısı Rus savaş uçakları, ilk kez El Bab'da DEAŞ hedeflerine yönelik bombardıman düzenledi. Askeri kaynaklar, Rus jetlerinin El Bab'ın merkezindeki DEAŞ unsurlarını değil, kentin güneyindeki unsurları hedef aldığını belirtiyorlar.
Yani Rusya bir anlamda ABD'nin boşalttığı yeri doldurdu.
Dün TSK ve ÖSO da El Bab'da daha hızlı ilerleyerek DEAŞ'ın elinden önemli bölgeleri aldılar.
Evet, Büyükelçi Karlov suikastının ardından "gerçek düşman"ın kim olduğunu daha iyi anlayan Rusya makas değiştirdi. Bu adım bölgenin terör unsurlarından arındırılması sürecini hızlandıracak.
Darısı, 2014'te DEAŞ'a karşı kurulan ancak daha bu örgütü vurduklarına şahit olmadığımız 63 ülkeden oluşan koalisyonun başına... Ve tabii, Cumhuriyetin savaşlarını yönetme yetkisini elinde bulunduran Meclisimizde yer aldığı halde, Türkiye'nin varlığını hâlâ içine sindiremeyen yerli malı muhalefetimize.
Dün yine liderleri, Suriye'ye PKK devleti kurmaya geldiği enikonu afişe olan Washington'un tezlerini tekrarlıyordu.
"Suriye'de ne işimiz varmış!"
Bu halk "Türkiye'nin Suriye'de ne işi olduğunu", asıl TBMM'de ne işi olduklarının sorgulanması gereken vizyonsuz, ABD müridi siyasilere sandıkta layıkıyla gösterecek.
***
Rojava devrimi kocaman bir yalandı
Binlerce insanı "Rojava Devrimi" masalıyla kandırdılar. Gezi sonrasını, ya da bölgedeki 6-8 Ekim olaylarının yaşandığı günleri düşünün.
Türkiye solunun da desteğiyle her kentte düzenlenen forumlarda gencecik insanların kanına girip yüzlercesinin hayatını kaydırdılar. Yerli ve yabancı basının, karikatüristlerin, sanatçıların yardımıyla Rojava'yı bir ütopya haline getirdiler.
Peki, bugün gelinen aşama ne?
Cevabı PKK yöneticisi Rıza Altun'dan alalım:
"Rojava ismini Federal sistemden çıkarmak istiyoruz, çünkü Rojava ismi Kürtlerin özel federasyonunu akla getiriyor. Kuzey Suriye'de çok bileşen (halklar) var, Rojava da Suriye coğrafyasının bir parçasıdır."
Altun'un çıkışı, geçtiğimiz günlerde Rudaw'a konuşan ve 2012'de Esad'ın silahlarını PKK-PYD'ye bizzat kendisinin ulaştırdığını söyleyen Suriye ordusundan Tuğgeneral Heysem Hasun'u aklıma getirdi.
"Suriye Hükümeti, PYD'nin namertliğini bazı savaşlarda ABD'nin çıkarları doğrultusunda maşa olarak kullanıldıktan sonra fark etti... O bölgeler (Rojava) emaneten PYD'nin elinde, şimdi devlet emanetini geri almak istiyor." İnsanların, emperyalizme karşı devrimcilik yapıyoruz derken ne pis işlere alet olduklarını anlamaları için daha ne olması gerekiyor?
***
Hangi konu bakımından?
"PKK Türkiye'nin sigortasıdır, PKK olduğu sürece Barzani Kürt devleti kuramayacak" Abdullah Öcalan 2002 İmralı notları.