Eskiden solcuyum devrimciyim dediğinizde; "Karşıt" görüşlü ya da apolitik insanlar bile size saygı gösterirdi...
Başka bir ülkedeki "devrim modelini" savunsanız bile, yurtseverliğinizden şüphe duymadıkları için "düşmandan" ziyade bir "rakip" gibi algılanırdınız...
Kimi zaman sertleşseniz, hatta birbirinize girseniz, kavga etseniz bile kimse kalkıp sizin "yerliliğinizden sual" edemezdi.
Bir süredir toplumdaki bu algı epeyce değişti.
Artık istisnalar hariç solculuğun, devrimciliğin toplumun kahir ekseriyetindeki karşılığı bir "yabancılık" hali.
Elbette durup dururken olmadı sözünü ettiğim dönüşüm.
İçeride, sandık gibi "demokratik" yollarla ya da sivil iç dinamiklerin harekete geçirilmesini içeren "meşru" yöntemlerle siyasal iktidarı deviremeyen sol hepten "dışarıya" angaje oldu.
Geçmişte fikri düzeydeki "naif dış destekler" gizli tutulup "kadrolarla" dahi paylaşılmazken, şimdilerde "enternasyonalizmle" izah edilemeyecek ilişkiler, senkronize faaliyetler uluorta sergileniyor.
"Yurtseverlik" ve "yerlilik" kaygısı taşımayan pek çok sol parti, grup ya da çevre, artık küresel muktedirlerin, emperyalistlerin ya da o çok bilinen adıyla "üst aklın" operasyonlarında tetikçi pozisyonunda.
İnsan kendini o cephede tarif eden PKK- HDP de dahil, solun bu teslimiyetçi halini gördükçe, 70'lerde "Hoş Amerika puşt Amerika" türküleriyle yükselen solun yüzeyselliğini bile arar hale geliyor.
***
HEM SOLA HEM ÜLKEYE İHANET
Pek çoğunuz gibi ben de artık "
sol" ya da "
sağ" kavramlarının yaygın bir gerçekliğe denk düşmediği kanaatindeyim.
Ne var ki "
bu romantik evreni" hayatın yegâne gerçeği
sayan materyalistlerimiz
var ve "
siyasi bir vaka"
olarak hayatımızı, geleceğimizi
sınırlı da olsa etkiliyorlar.
Dolayısıyla etkiledikleri oranda eleştiriye de açık hale geliyorlar.
Örneğin yıllardır 6. Filo'yu denize dökmekle övünenler, Amerikalı erleri kaçıran Deniz'lerin mirasına sahip çıktığını söyleyenler nasıl olur da bugün "
ABD resmi söyleminin sözcüsü" haline gelebilirler?
Burada "
tutarlılıktan" öte bir problem var. Ve sanırım bunun adını açıkça koymak gerekiyor.
Karşı karşıya olduğumuz hem sola hem ülkeye ihanetin resmidir.
Zira ABD askerleriyle sınır dışında operasyona kalkan teröristleri savunan, gazetelerinin manşetinden uluslararası finans çevrelerinin sözcülüğünü yapan bir "
sol"la karşı karşıyayız.
Düşman başına!
***
ABD'NİN, MOODY'S'İN BİRGÜN'Ü...
Yukarıda izah ettiğim garip halin en son ve dramatik örneğini birkaç gündür Birgün gazetesi sergiliyor.
Bir gün "
tanınmamak için ensesini kapatan" ne
idüğü belirsiz tipleri manşetine
taşıyıp, ordusu haftalardır
IŞİD'i vuran ülkesini ABD
tezleriyle yaftalıyorlar. Üstelik
IŞİD terörüne kurban verdiğimiz
cenazelerimiz henüz
kaldırılmışken...
Ertesi gün, Türkiye'nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşlarından Moody's'in yarım bıraktığı işi, Türkiye ekonomisine sabotaj girişimini, manşetinden devam ettiriyor.
Ne acıklı bir hal.
Ama bu mevzu "
ahmaklıkla", "
şımarıklıkla" ya da "
çocuklukla" izah edilemeyecek kadar ciddi.
İşin hukuki boyutu beni ilgilendirmiyor. Onu bağımsız yargı bilir. Ancak toy muhabirlerin arkasına gizlenerek, delilsiz, mantıksız ithamlarla 79 milyonun kaderiyle oynamanın siyasi ve entelektüel bir bedeli mutlaka olmalı.
Kuşkusuz en büyük görev de aklı başında, yurtsever solculara düşüyor.