15 Temmuz sonrası halkın size açtığı limitsiz krediyi çok arayacaksınız, çok...
Oysa herkes unutmaya hazırdı;
Fetullahçıların montajlı tapelerini TBMM çatısı altında kürsüden dinletmenizi...
FETÖ kumpası çıkan 17-25 Aralık üzerine seçim kampanyası örgütlemenizi...
27 Mayıs'ı bayram ilan etme, 28 Şubat'ı destekleme gibi somut icraatlarla siyasi geleneğinizin üzerine yapışan etiketi unutmaya.
Başlarda siz de gördünüz bu fırsatı.
Her ne kadar Devlet Bey kadar çabuk olmasa da ABD tavrını belli ettikten sonra "darbeye darbe" dediniz. 15 Temmuz gecesi tam o an ekrandan size demokrasimiz adına teşekkür ettiğimi hatırlıyorum.
Yenikapı'ya da geldiniz. O alandaki 5 milyon insan, darbeyi sokakta canlarıyla ödeyen kendileri olmasına karşın, başöğretmen edasıyla attığınız 12 maddelik "ne yapmalı" nutuğunuzu alkışladı, sizi bağrına bastı...
Ama o Artvin seyahati yaramadı size. PKK'nın düzenlediği suikast güvenlik güçleri tarafından engellendi ama anlaşılan o ki mesaj tam yerine ulaşmış.
O gün bugündür 15 Temmuz sonrası yaratılan ruha aykırı davranıyorsunuz.
Yo yo muhalefetten bahsetmiyorum, işiniz o; keşke muhalefete muhtaç alanlarda gerçekten muhalefet yapsanız.
Sizin yaptığınız FETÖ'cü darbe girişimine karşı başlatılan yapısal mücadelenin karşısına dikilmek!
Yine tuttunuz o tek bildiğiniz yolu. FETÖ ile mücadele konusunda ne kadar KHK varsa Anayasa Mahkemesi'ne taşımaya başladınız.
FETÖ ile organik ilişki içinde olduğu kanıtlanan, o gecede açıkça darbe çağrısı yapan medya şirketlerini savunuyorsunuz ekranlardan.
Hatta darbe girişiminin izlerinin, delillerinin yok edilmesini savunur hale geldiniz.
Gazi meclisimizin FETÖ'cüler tarafından bombalanan bazı kısımlarının müze yapılması fikrine bile tahammülünüz yok.
Neyi unutturmaya çalışıyorsunuz?
15 Temmuz sonrası milyonlarca potansiyel seçmen ağzına bakarken, siz parti içindeki HDP'ye teslim olmuş genel başkan yardımlarına ya da ABD'nin "sözcülerine" kulak verdiğinize göre sıkışmışsınız.
Unutmaya çalıştığınız ama sürekli hatırlatılan anılarınız olmalı.
Zira bu siyasi intiharınızın başka izahı yok.
***
Adamım Çipras
Bizdeki "sol" liderlerin kendi ülkelerindeki askeri darbe girişimine adamakıllı tepki vermemelerine bakıp "dünyada sol hep mi böyledir" diye düşünebilirsiniz.
Bereket değil. Pek çoğu Başkanlık Sarayı'nda kafasında asker kaskı, elinde silahıyla Pinochet'nin uçaklarına direnen Allende'nin politik mirasını sürdürüyorlar.
BM zirvesinde, darbecilerin Dilma Rousseff'in yerine getirdiği Temer'in konuşmasına başladığı sırada salonu terk eden Brezilya'nın yakın ve uzak komşularına bakın mesela. Küba da dahil hepsi koçlar gibi destek attılar sivil siyasete.
Tam "o nerelerde" derken...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la New York'taki BM zirvesinde görüşen Çipras "söylemesi gerekenleri", "kendisine yakışanları" söyledi.
"Darbelere karışanların Yunanistan'da yeri yoktur!"
"Sizi (Erdoğan) iyi gördüğüme sevindim. Türkiye için zor bir deneyimdi. Bizim bu konuda tutumumuz açıktır. Yunanistan hükümeti ve Yunanistan halkı daima seçimle iktidara gelen bir hükümetin yanındadır."
Darısı...
***
Tuncay Opçin Sezgin Tanrıkulu'na güveniyor ya siz?
Fetullahçıların şahı hatta şahbazı Tuncay Opçin geçtiğimiz günlerde sıkışan örgüt mensuplarına Twitter hesabından şu tavsiyede bulundu:
"Uğradığımız, uğradığınız mağduriyetler için Sezgin Tanrıkulu ve Mahmut Tanal hesaplarını takip edebilirsiniz.
Bilgilendirici tweetleri var."
Ne bilgilendirici tweet ama!
Merak ediyorum, Fetullahçı Opçin'in kefil olduğu vekillere CHP'li seçmen ne kadar güveniyor?