Türkiye, İsrail'in 3 şartını kabul etmesi üzerine, diplomatik ilişkileri normale döndürme kararı aldı. İHH adlı grup bu işe çok sert tepki verdi.
Site resmi hesabından Cumhurbaşkanına yönelik "İsrail'le örtünen çıplak kalır" şeklinde bir mesaj yayınladı.
Hadi, İHH'ya destek olmuş pek çok iyi niyetli insan Mavi Marmara'nın hatırasıyla hassas, anlıyoruz.
Ama asıl dikkat edilmesi gereken, bu kesimin hassasiyetini araçsallaştıranlar, insanların acılarını kendi politik ve bireysel hesapları için kullananlar.
Mavi Marmara katliamı yaşandığında hepimiz en sert tepkiyi verirken, İsrail'e değil ölenlere kızanlar ve bu yüzden çok da eleştirilenler bugün İHH'nın arkasına saklanıp ateş ediyorsa...
O acı günlerdeki tavrını hepimizin çok iyi bildiği Fethullahçılar ve hatta CHP lideri bile oradaysa... Durup düşünmek gerekmez mi?
Evet, Türkiye tarihinde İsrail'e karşı en sert tavrı almış Erdoğan'a yönelik bu tavrın hakkaniyetle alakası olmadığı ortada.
Kaldı ki bölgesel dengelerin yıllık, aylık değil, günlük değiştiği bir coğrafyada, dört koldan saldırı altındaki bir ülkenin dış ilişkilerindeki stratejiler ve taktikler genel, ulusal çıkarlara göre belirlenir.
Çünkü Türkiye, gerçekleştirdiği yardım faaliyetlerini, siyasete tahvil edip istediği olmayınca tehditkâr açıklamalar yapan gruplara göre dış politika belirleyemeyecek kadar büyük ve önemli bir ülke.
***
Bir Mavi Marmaracı anlatıyor...
Kuşkusuz Mavi Marmara katliamında öldürülen vatandaşlar sadece bir grubun, vakfın, cemaatin değil Türkiye'nin şehitleri. Dolayısıyla onların haklarını savunmak, acılarını paylaşmak hepimizin görevi.
İsrail bile geri adım attığına göre, ortada bu düstura aykırı bir durum da yok.
Ama o dramatik zamanları birebir yaşayanların şahitliğine kulak vermek gerek. Bu yüzden, onlardan birinin, İHH çevresinin de çok iyi tanıdığı Ayhan Altıntaş'ın tartışmalar üzerine yazdıklarını aynen aktarıyorum:
"Biz Mavi Marmara'yı kaldırmaya çalıştığımız günlerde bize 'Hükümetin talimatıyla kaldırdınız gemiyi' diyenlere 'Hayır bu gemi sivil bir harekettir parası tamamen dünyanın farklı ülkelerindeki halklardan toplanmıştır' diyorduk.
'Yalan söylüyorsunuz' diyorlardı.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan gemiyle giderken 'Bana mı sordunuz gittiniz' diyor.
'Giderken de engellemedim' diyor Gene millet isyanlarda 'vay nasıl böyle bir şey söyler..."
Evet, Tayyip Bey doğru söylüyor.
Biz Başkana sormadık yola çıktık onlar da engellemedi. Başımıza sıkıntı gelince de sahip çıktılar. STK'lar devlet kuruluşu değildir sivil harekettir. Bunda anlaşılmayan konuyu anlamadım. Evet, biz sivil olarak yola çıktık, İsrail askeri olarak vurdu. Başbakandan haklarımızı savundu."
***
İşte bunların hepsi diplomasi
B ugün İsrail'le asgari düzeyde diplomatik ilişki kurulmasına bile tahammül edemeyenler;
ABD'nin onlarca askerini öldürdüğünde dahi geri adım atmayan İsrail'in tarihte ilk kez bir ülkeden, Türkiye'den özür dilemesinin nasıl sağlandığını düşünüyorlar dersiniz?
Ya da yıllardır İsrail ablukası altında olan Gazze'ye sadece Türkiye'nin kısıtlı da olsa gönderdiği yardımların nasıl ulaştırılabildiğini sanıyorlar acaba?
Aynen öyle, diplomasi ile.