Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye raporunun, Ermeni iddialarını tanıma isteğine atıf yapıldığı için herhangi bir işleme konulmadan iade edildiği açıklandı. Raporda terörle mücadele konusunda hükümete yönelik sert ifadelerin yer aldığı da biliniyor. Ayrıntılarını ilerleyen günlerde konuşuruz. Ancak sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. AP raporu, "temel vasıflarını yitirmiş bir raportör" tarafından hazırlandığı için "yok hükmündedir." Hayır, yazar AP Türkiye Raportörü Kati Piri'nin rapor hemen açıklanmadan önce basında yer alan Demirtaş ve Dündar'la "selfie'lerinden" bahsetmiyorum. Zira Piri'nin Türkiye'ye husumeti, daha somut delillere dayanıyor.
Daha geçenlerde "HDP'liler yargılanırsa AP vize serbestisini onaylamaz" şeklindeki açıklamasıyla, parlamentonun "onaylanmamış bir tavrını" resmen açıklamadı mı? Aday bir ülkenin yargısına parmak sallamadı mı?
Unuttuk mu?
***
ALTAN BEY ARADI
Dünkü "Demirtaş haksız mı Altan Bey" isimli yazımda, HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın "HDP yol ayrımda" sözlerini eleştirmiştim.
Tan'a 50 kişinin sokakta linç edildiği 7-8 Ekim'de, PKK masayı devirdiğinde, 7 Haziran seçimleri sonrası şehitler gelmeye başladığında "nerede" olduğunu sorup "vekili olduğunuz partiyi yeni mi tanıyorsunuz" diye eklemiştim.
Altan Bey dün aradı. Sözünü ettiğim süreçlerde partisine ve PKK'ya yönelik eleştirileri olduğunu söyledi. Yazdığı yazılardan da örnekler verdi.
Tüm o yazılara tek tek baktım. Evet, Altan Bey hakkını teslim etmeliyim, PKK'yı da HDP'yi de bulunduğu mecraya rağmen eleştirmiş.
Uzatmak istemiyorum, ancak söylemeden de duramayacağım. Bahsettiğim dönemlerin ciddiyetini, yitip giden onca canımızı düşününce, Altan Bey'den üyesi olduğu yapıya yönelik "eleştiriden" daha sert bir tavır beklemem çok da garip olmasa gerek.
***
GÜN DOĞMADAN...
"Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola..." diye devam ediyordu Orhan Veli, "Hürriyet'e doğru" isimli şiirinde. Yıllardır zaman zaman açıp okurum o harika dizeleri saate bakmadan. İyi şeyler düşündüğümde, dingin olduğumda, kendimi mutlu hissettiğimde, hafiflediğimde...
Çünkü önemli olan "ne zaman" hissettiğin değil "ne hissettiğindir." Tıpkı bir yıldır hafta içi her gün Veli'nin dediği saatlerde uyanıp evden çıkarken bambaşka hissettiğim gibi. Evet, her sabah evlerde açılan ilk televizyonlarda sizlere "günaydın" demek için.
Biliyorum belki her sabah aynı coşkuyla "saati" söyleyemedim size. Hatta bazen içinizi karartmış bile olabilirim yorgun bakışlarımla. Ama ne yapayım, demek ki o sabahlar ben de pek iyi hissetmiyormuşum kendimi, coşkulu değilmişim.
Durup düşünüyorum da "iyi görünmek için" iyi ki zorlamamışım kendimi, sesime sahte bir ton takınarak rol yapmamışım. Öyle olsaydı bu işi yıllardır yapan güçlü rakiplerimizin arasına hemen sokmazdınız Kahvaltı Haberleri'ni; bu kadar "yükseltmezdiniz," "onurlandırmazdınız..."
Dün itibariyle sezon bitti. Hepimizin tatile ihtiyacı var. Bizi izlemek için sabahın köründe kalkan tüm seyircilerimize, teker teker "iyi ki varsınız" diyorum. ATV Kahvaltı Haberleri'ni benden çok sahiplenen çalışma arkadaşlarıma da minnettarım.
Eee, "İçimde bir iş görmenin saadeti" de var, çok şükür o zaman.