Bırakın siyasi çözümü, sadece devletin Kürt realitesini tanıması için ne bedeller ödedi insanlar. Rahmetli Özal'ın başına buna benzer sözler söylediği için gelmeyen kalmadı. Leyla Zana yıllarca hapis yattı. Ahmet Kaya "Kürtçe şarkıma klip çekeceğim" dediği için, bugün HDP'nin zaferini kurumsal olarak kutlayan Hürriyet tarafından linç edildi.
Derken, Tayyip Erdoğan'ın 2005 yılında Diyarbakır'daki TOKİ konutlarının açılış töreninde yaptığı o meşhur konuşmasıyla önemli bir eşik aşıldı.
Ardından Habur Açılımı ve nihayetinde Çözüm Süreci başladı.
İlk kez bir Cumhuriyet hükümetinin Kürt sorununu çözmek için aldığı bu inisiyatife dört koldan saldırılar başladı.
Gülen çetesi yıllarca yaptığı baş kaldırı hazırlığını zamansız başlattı. Başı kesilmiş horoz gibi sağa sola çarptılar. Savcıları devreye girip bölgede cadı avı başlattı. Kürtçe kursuna giden çocukları bile içeri attılar. Çözüm Süreci'ni yürüten MİT'e ve Hakan Fidan'a kamikaze saldırısı yaptılar.
Enformasyanlarıyla yolunu döşedikleri Uludere Katliamı'nda bir taşla iki kuş vurup manevi kopuşa neden oldular. Ardından da tüm gemileri yaktılar.
Egemen Kürt siyasal hareketinin yasal partisi Çözüm Süreci'nin başından itibaren bırakın barışı destekleyecek bir miting ya da kampanya yapmayı, hükümetin parlamentodaki reformlarına bile destek vermedi.
Parti kapatmalarda inisiyatifin meclise verilmesi, ana dilde propaganda yasağının kaldırılması, seçmeli Kürtçe dersi ve Kürtçe TV kanalı gibi düzenlemelerdeki en pozitif katkıları çekimser kalmak oldu.
Kandil ise bildiğiniz gibiydi. Çözüm Süreci'nin ilk gününden itibaren tek bir militanını bile yurt dışına çıkarmadı. Taciz saldırılarına, haraç almaya, şantiye basmaya, adam kaçırmaya, cinayetlerine bir gün bile ara vermedi.
MHP ve CHP'de aralarında top çevirip hükümeti ihanet sürecini başlatmakla itham ettiler.
Çok şükür her şeye rağmen Çözüm Süreci'nin başladığı günden itibaren örtülü iş savaş günlerinin operasyonları, OHAL'i, 5 km'de bir yol kontrolleri, fiili abluakları, köy boşaltmaları yaşanmıyor.
Ne var ki sürecin arkasındaki toplumsal desteğin azalmaya başladığı açıkça görülüyor.
Erdoğan'ın mimarı ve sahiplenicisi olmasının etkisiyle, süreci satın alan muhafazakar, dindar hatta milliyetçi camiada hoşnutsuzluklar daha yüksek sesle dillendirilmeye başladı.
Seçimlerin ardından AK Parti'nin ciddi oranda bir Kürt seçmeni HDP'ye kaptırmasının ardından yapılan anlizlerde tüm bu yaşananaların etkisi yokmuş gibi, konuşulan tek şey üslubun sertliği.
Ak Parti'den bir siyasi parti değil STK gibi davranmasını bekleyenler, HDP'nin barajı aşmasının ardından PKK'ya silah bırak dahi diyememesini, siyasi beka kaygısıyla anlaşılır buluyorlar. "Gerçekçi olalım" diyorlar.
Evet işte ülkece gerçekçi olduk. Çözüm Süreci'ndeki performansı ne bölgede ne de batıda işe yarayan barışın arkasındaki en güçlü irade hükümeti kaybetti.
Karşımızda, "Öcalan bile istese silah bırakmayacağız" diyen bir kandil var. O Kandil ki açıklamasında "Geçen dönem CHP'nin görüşlerine" atıfta bulunuyor.
Acaba Erdoğan CHP'nin yaptığı neyi yapmadı ki, Kandil'in iltifatına tek bir kez bile mazhar olamadı dersiniz? Öneriniz?
Bakalım erken seçimin pragmatist siyasi atmosferinde, onun sapı bunun kökü diyerek bahane bulduğumuz Çözüm Süreci'den ve onun lokomotif iradesinden eser bulabilecek miyiz?
Yoksa yine dostlar alışverişte görsün deyip " Ah ne güzel komşumuzdun sen Çözüm Süreci" diye söylenerek merkez siyasetle ilkesel barış perspketifinin buluşmasının son kırıntılarının köküne kibrit suyu mu ekeceğiz.
Yazık ettik.