16 Nisan Referandumu'ndan çıkan 'Evet'in sağladığı siyasi istikrar, ekonomik hayata hızla yansımaya başladı. Dolar-TL kurunda gözlenen normalleşme sürecinin yanı sıra, 20 Mart'ta yüzde 11.64, 14 Nisan'da ise yüzde 11.46 olan 2'nci el hazine kâğıdı faiz oranı, geçen cuma yüzde 11.15'i gördü. Borsa İstanbul'a artan yabancı yatırımcı ilgisi ile BIST 100 Endeksi 92.423,93 puan ile 22 Mayıs 2013'ten sonra tarihinin en yüksek kapanışını gerçekleştirdi ve şirketlerin toplam piyasa değeri de tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 718 milyar liraya ulaştı. Referandum sonucunun sağladığı siyasi istikrarın reformlara ivme kazandıracak olması, Türkiye'ye yönelik yatırımcı ilgisini yoğunlaştırmış durumda. Uluslararası finans çevreleri ve piyasa profesyonelleri, Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile oluşturacağı 'yeni hikâye'si ile, 2022-2027 döneminde, Borsa İstanbul'da var olan şirketlerin toplam piyasa değerinde dolar bazında 3 veya 4 katlık bir artış potansiyelinin net olarak gözlemlendiğini belirtmekteler.
Ülkeleri bulundukları coğrafyada lider kılan unsur 'stratejik güçler üçgeni'ndeki performansıdır. Üçgenin köşeleri siyasi güç, ekonomik güç ve askeri güçtür. Türkiye, 16 Nisan Referandumu ile 'Siyasi Güç' boyutunda tarihi bir eşikten geçti ve stratejik bir adım attı. Bunun farkında olan yerli ve yabancı yatırımcıların tümü, Türkiye'nin yükselen değeri ve yakın gelecekteki kritik önemdeki fırsatları kaçırmamak adına hızla pozisyon almaktalar. Nitekim 4 trilyon doları temsil eden uluslararası yatırım fonları, Dünya Bankası-IMF ilkbahar toplantılarında, referandum sonrası, Türkiye'ye yönelik yatırım iştahlarının ciddi ölçüde arttığını, reformları heyecanla beklediklerini vurgulamışlar. Yurtiçinde de, yatırım amaçlı ve yatırımların finansmanı amaçlı olarak, sadece bir haftada SPK'ya özel sektör tahvil ihracı başvurusu 18.3 milyar TL'ye ulaşmış durumda. Bu noktada, Ekonomi yönetimimizin de, Türkiye'nin önceliklerini ve kendi aralarındaki iş bölümünü konsolide ederek, reformları hızlandırması gerekmekte.
Türkiye, son 15 yılda, altyapı yatırımları ve imkânlarında dünyada görülmemiş bir başarı ve devrime imza attı. Bu devrimin sağladığı erişebilirliği, bilim ve teknolojiye dayalı bir eğitim reformu, yargı reformu, Türkiye'nin kritik önemdeki sektörlerinde 'milli ve yerli' dönüşümü hızlandıracak üst yapı reform ve yatırımlarını hızlandırmak için kullanmalıyız. Öncelik, artık üst yapı yatırımlarında ve bu yatırımların başarısı ve hızını artıracak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde.