AK Parti'nin ilk 4 yılında, 2003- 2006 döneminde, yüzde 7.4'lük rekor büyüme performansının en önemli gerekçelerinden birini, Türk halkının ekonomik ve demokratik reformlarla birlikte yeniden kavuştuğu 'özgüven' oluşturmaktaydı. 1990'lı yılların koalisyon hükümetli, siyasi ve ekonomik istikrardan uzak, hayli sıkıntılı atmosferini, Türkiye'nin ufkunu görebildiği bir dönem devralmış, yüzde 7.4'lük büyümenin yarısı özel sektör yatırımlarından gelmişti.
Türkiye'nin önünü kesmek üzere, ilk darbe 'Danıştay' saldırısı ile gerçekleşti. Danıştay saldırısı öncesinde, 102 puan düzeyinde, Türkiye'nin o güne kadar görmediği bir tüketici güvenine işaret eden ekonomi, Danıştay saldırısı ve AK Parti kapatma davası ile tüketici güveninde 65 puana kadar çöküş yaşadı ve bu durum 2007 ve 2008 büyümelerine yansıdı.
AK Parti kapatma davası Anayasa Mahkemesi'nde reddedilince, tüketici güveni 70 puanların üzerine toparladı.
Ancak, küresel finans krizi ile 60 puanın bile altına çöktü. Hükümetin aldığı seri tedbirlerle, küresel finans krizi teğet geçince, tüketici güveni 85 puanın üzerine toparlandı ve 2010 ile 2011'de Türkiye dünya ekonomisinde rekor büyüme yakalayan ilk üç ülke arasında yer aldı. Gezi olayları ve '17-25' ikinci ve üçüncü saldırı dalgasıydı.
7 Haziran seçimleri 'koalisyon'a işaret ettiğinde tüketici güveni 58 puana düşmüştü. 1 Kasım seçimleri ise, tekrar 80 puana yaklaştırdı.
15 Temmuz hain darbe girişimi ile 67 puana düştüyse de, Türk halkının ülkesine sahip çıkmasıyla yeniden 74 puana çıktı. Şimdi, terör ve döviz operasyonları üzerinden oluşturulmaya çalışılan negatif algıyla, tüketici güvenini 70 puanın altına çekmeye çalışıyorlar. Hükümetimiz, ekonomi yönetimimiz, iş dünyamız, STK'larımız ve biz akademisyenler, 'tüketici güveni'ni yeniden güçlü kılacak her çalışmanın içinde yer almalıyız. Tüketici güvenini yükseltirsek, 2017'de yüzde 4 büyümeyi rahat yakalarız.