Ekonomi Yönetimi, Reel Sektör ve Finans Kesimi arasında diyalog, fikir ve öneri alışverişi ile sinerji oluşturmanın öncelik arz ettiği bir dönemden geçiyoruz.
Dünya ekonomisiyle ilgili belirsizlikler, ABD'nin yeni seçilmiş başkanı Trump'ın iç ve dış siyaset alanı ile ekonomiye dair politikalarına yönelik belirsizlikler, ABD Merkez Bankası'nın (FED) para politikasını nasıl bir tempoyla parasal sıkılaştırmayı sürdüreceği, 2017'nin Avrupa açısından belirsizliklerle dolu bir seçim yılı olacağı gerçeği ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) üzerindeki baskılar, küresel piyasalardaki fiyatlandırmaları doğrudan etkiliyor. Türkiye Ekonomisinde, bu zorlu etabı, büyümeyi desteklemeyi sürdürerek ve TL'nin değerini belirli bir bant içinde tutmayı başararak geçmemiz gerekmekte.
Öncelikli sorunumuz enflasyon değil, hiç kuşkusuz.
Büyümeyi belirli bir bantta tutarken, Türk Lirası'nın değerini koruyacak tedbirlere ağırlık vermemiz gerekiyor. Bu noktada, hem Türkiye'nin önde gelen şirket ve holdinglerine, hem de Kamu'ya, KOBİ'lerin kendilerinden alacaklarının vadesini uzatmamak adına önemli bir görev düşüyor.
Ekonomide borçalacak ilişkisindeki akışı hızlandıracak, canlandıracak tedbirler gerekmekte.
KOBİ'lerin, yasal düzenleme gereği, alacaklarının vadesinin 2 aydan uzun olmaması gerekmekte. Buna karşılık, piyasada konuşulan vadeler bunun 3-4 katına ulaşmış durumda.
Ekonomide 'Yenikapı Ruhu'nu öne çıkarıp, finansal durumu iyi olan şirketlerin, belirsizliği bahane ederek, ödemelerini geciktirmemeleri gerekmekte.
Herkes elindeki nakdin üzerine yatarsa, sonunda piyasayı ciddi bir sarmalın içine kendi ellerimizle sokuyoruz.
Türk Lirası'nın cazibesi artmalı Piyasada, bir yandan döviz arzını artıracak tedbirlere, bir yandan da TL'nin cazibesini artıracak adımlara ağırlık vermemiz gerekiyor.
TL'nin cazibesi salt mevduat faizlerini yükselterek sağlanmaz. TL cinsinden yatırım araçları olarak, tahvillerin cazibesi artırılarak da, TL'ye yönelim sağlanabilir. Sadece Merkez Bankası ve bankalar değil, Hazine'ye de önemli görevler düşüyor. TL cinsinden yatırım araçlarının cazibesi artırılarak ve döviz arzına yönelik ek tedbirler ile döviz kurlarındaki dalgalanmanın önü alınabilir.
Bu noktada, hepimizin titiz davranması gereken detay, Merkez Bankamızın bağımsızlık algısına zarar vermeyecek özeni göstermektir.
Hangi mevkide olunursa olunsun, TCMB'nin ne yapması gerektiğine dair her yorum, bu konuda piyasa hassasiyetini artırıyor.
Unutmayalım, ekonominin yarısı 'psikoloji'dir.