Neye niyet, neye kısmet... "Bilişim Çağı"na girdik, artık dünya küçük bir köy oldu diyorduk...
Globalleşme sürecinde Afrika'daki bir köyün sorunları bile, tüm dünyanın başını ağrıtacaktı...
Meğer "Globalleşme" sadece sermayenin sınır dinlemeden dolaşması anlamına geliyormuş. İnsanlar ve sorunları ayrıntıymış... "Kıtalaşma" söz konusu olduğunda ve mesela Avrupa'nın çıkarları gündeme geldiğinde dünyanın farklı kıtalarındaki insanların yaşadığı trajediler, görmezden gelinebilirmiş.
Ah bu Avrupa
Suriye'de öldürülen, yerlerinden yurtlarından kaçmak zorunda kalan, Ege sularında boğulan çoluk çocuk, sadece Türkiye'nin sorunuymuş. Bunlar Avrupa ülkelerine gelmeyi başarırlarsa, o ülkelerin sosyal dengeleri bozulurmuş.
Ya da Libya'daki kırımdan kaçanların Avrupa'ya ulaşmalarını engellemek, Avrupa Birliği'nin ana sorunuymuş meğer... Önce Kaddafi'ye Elysee Sarayı'nın bahçesinde çadır kurdurup, sonra da Libya'yı bombalayan Fransa için bütün bunlar ayrıntıymış.
Sorumlular ortada
Tarih boyutunda "Aymazlık"a bundan daha somut örnek olabilir mi?
Sanki Suriye'yi, Irak'ı bu hale Avrupalı sömürgeciler ve onların çağdaş kankası Amerika getirmedi... Sanki sınırları bu coğrafyada yaşayanlar çizdi... Sanki bu topraklardan çıkan petrol bu coğrafyanın insanlarının refahına ve özgürlüğüne katkı sağladı... Ve sanki Suriye'ye Rusya'nın yerleşmesi ile sonuçlanan pazarlıkları, Suriyeliler kendi aralarında yaptı...
Birleşmiş Milletler
Suriye'nin Esad'ına "Vatandaşlarını zehirli gazlarla ve kimyasal silahlarla değil konvansiyonel silahlarla öldürebilirsin" diyen süper devletlere ses çıkartmayan Birleşmiş Milletler, AB'nin Suriyeli sığınmacıları sınır dışı etme çabalarını hukuka aykırı buluyormuş. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği sözcülerinden William Spinder "Sığınmacıların toplu şekilde Türkiye'ye gönderilmesini öngören bir düzenlemeden endişe duyuyoruz" diye açıklama da yapmış...
İnsan hakları gündemde
Yüksek Komiserlikten Avrupa Bürosu Direktörü Vincent Cochetel de yaptığı açıklamada "Bildiğiniz gibi yabancıların topluca sınır dışı edilmesi Avrupa İnsan Hakları Yasası'na göre yasaktır, dolayısıyla bu yapılamaz; onun için AB ve Türkiye'nin bu işin çözümü için uyumlu yeni bir çözüm bulması gereklidir" demiş.
Ne hoş değil mi? Sonunda "İnsan Hakları" gibi kavramlar da hatırlanmaya başladı...