Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Devekuşu modeli siyasete "Paydos" demeliyiz

Sorunlarla yüzleşip onlara çözüm üretmek yerine bunları krizler stokuna atmak insanlara değil devekuşlarına daha uygun düşmez mi?
Örneğin merkeziyetçi, korumacı ve devletçi ekonomiden serbest pazara geçmekteki gecikmenin bedelini hâlâ "Gelişmekte olan ekonomi" konumunda bulunarak ödemiyor muyuz? Dünya ile uyum haline geçmek için ille de bir Turgut Özal'ın gelmesini beklemek zorunda mıydık?
Aynı şekilde Türkiye'nin "Kürt Realitesi"ni kabullenmekte gecikmesinin dramatik sonuçlarını her alanda, üstelik kan dökülerek ödemedik mi? Bu soruna çözüm üretmek için de demek ki bir Tayyip Erdoğan'ın gelmesi gerekiyormuş.

Geriye dönmek mümkün mü?

Bu noktadan sonra geriye dönmek, demokratikleşme sürecinde geri adım atmak, sorunu sadece "Güvenlik" boyutunda ele almak, mümkün olabilir mi? Ama aynı şekilde Türkiye'nin güvenlik güçlerinin kentlerin ve kırsalın asayişini sağlaması, ülke bütünlüğünü tartışılmaz biçimde koruması gereği de var ortada. Bu yapılırken hukuk ve insan hakları kuralları çiğnenmemeli, iç güvenlikle dış ilişkiler arasındaki karşılıklı bağımlılık da mutlaka gözetilmelidir.
Türkiye'de devletin de, siyasetin de, düşünce üreten merkezlerin de, sorunları globalleşme ve demokratikleşme sürecinde ele almaları, çok gecikmeli gerçekleşti... Ve kabul edelim ki "Dış konjonktür" iç dinamiklerin "Devekuşu davranışı" içinde olmalarını aşmakta en önemli etken oldu. Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçme kararı bile, 2'nci Dünya Savaşı sonrası oluşan dünya konjonktürüne uymak için alınmadı mı?

Gecikmenin bedeli

Ama her gecikmenin bir bedeli vardır... Bu bedeli defalarca ödemiş bir toplum olarak bundan sonra siyaseti de, düşünce hayatını da eskisinden farklı biçimde yaşamamız gerekiyor. Sorunlara çözüm üretenleri engellemek ve devekuşu gibi gerçekleri görmezden gelmek, her sorunu bir kavga konusu yapmak gerçekten bize yakışmaz.
Yukarıda birkaç kez tekrarladığım Devekuşu davranışını bir fıkra ile somutlaştırayım...

Nerede bunlar?
İki devekuşu ordusu birbirleriyle savaşmak için çölde koşarak ilerliyorlarmış. Ordulardan birinin komutanı, karşı ordunun kendi ordusundan çok daha fazla askeri bulunduğunu fark edince, savaşmaktan vazgeçmiş. Ordusuna "Saklanın" diye emir vermiş. Bunun üzerine onun ordusundaki askerlerin hepsi, başlarını kuma gömmüş. Karşıdaki düşman ordusu koşarak ilerlerken birden durmuş... Onların komutanı şaşkınlık içinde "Karşımızdaki ordu bir anda nereye kayboldu" diye bağırmış.
Tekrarlayayım... İnsanların ve özellikle siyasi-idari sorumluluğu bulunanların kendilerine devekuşlarını rol model olarak almaları dramatik sonuçlar doğurur... Bu dramatik sonuçları yaşayarak görmedik mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA