Kim söylemiş hatırlamıyorum ama gerçekten değerli bir özdeyiş bu...
"Başarınızı kutlamak hoştur ama geçmişteki başarısızlıklarınızdan ders almaya çalışmak daha yararlıdır" deniliyor bu özdeyişte...
Bu yüzyılda özgür ve çok sesli "Yeni Türkiye"yi oluşturmaya çalışırken 20'nci yüzyıldaki hatalarımızdan ve başarısızlıklarımızdan ne kadar ders alabildik acaba?
Siyasal veya ideolojik öfkelerin sokağa ve yazıya döküldüğü, daha da ötesi devlet politikasına yansıdığı her dönemin bedelini çok ağır ödemiş bir toplum değil miyiz?
Tek sesliliğin "Resmi İdeoloji" adı altında farklı olanları yok etmek için eyleme geçmesine, bazen milliyetçiler, bazen solcular, bazen muhafazakârlar, bazen azınlıklar, bazen iktidarlar, bazen muhalefetler hedef olmadı mı?
Trajik yanlışlarımız
"En büyük şair" Nazım Hikmet hapishanelerde sürünüp, sonra yurt dışına kaçmadı mı? 20'nci yüzyılın ikinci yarısında, 6-7 Eylül pogromunu yaşamadık mı? 1960'lı yıllarda bir başbakanı ve iki bakanı idam etmedik mi? Maraş'ta mezhep kavgasını ve Sivas Madımak Otel'de yakılan insanları görmedik mi?
Farklı görüş sahiplerinin eylemleri sonucu, Anadolu kentlerinin "Kurtarılmış Bölgeler" adı altında bölündüğüne tanık olmadık mı? Siyaset yerine silah sesinin yeğ tutulduğu dönemde Güneydoğu'daki bazılarının faili meçhul, bazılarının da faili belli cinayetleri günlük haberler olarak izlemedik mi?
Faili meçhul ya da belli...
Bütün bunları yakın geçmişte yaşamış bir toplumun demokratik siyaseti ölüm kalım kavgası gibi sürdürmesi hangi akla sığar? Ya da karşı tarafa bir gol atmak için "Barış Süreci"ni sabote etmeyi, hangi vicdan sahibi kabul edebilir?
Seçimle iktidar olunup seçimle iktidardan gitmenin bir hayat tarzı olarak kabul edildiği düzende, 20'nci yüzyılda sokağı ve şiddeti çoğunlukçu demokrasi yerine tercih edenlerin yaşadıkları ve topluma yaşattıkları nasıl olur da unutulur? Kısacası 20'nci yüzyıldan ders alabildiysek 21'inci yüzyıldaki toplumsal belleğimizde "Hoşgörü"nün veya "Tahammül"ün en yerleşik bilgiler olması gerekmez mi?
Zaman insafsızdır
Demokrasinin temel felsefesi "Farklılıkların birlikte yaşaması"dır.
Toplum kesimlerini ayıran değil birleştiren ortak öğeler ön plana çıkartılabildiği oranda, demokrasi güç kazanır.
Bütün bunları düşünürken bir de içinde bulunduğumuz coğrafyayı haritaya bakarak değerlendirmeye ve Türkiye Cumhuriyeti'nin de, demokrasinin de kıymetini anlamaya çalışın...
Bir de besteci Berlioz'un "Zaman en büyük öğretmendir ama ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür" dediğini unutmayın.