İnancınız farklı, ideolojiniz farklı, milliyetiniz farklı olabilir... Ülkenizdeki siyasi partilere ve siyasetçilere karşı farklı bakış açılarına sahip de olabilirsiniz. Bu farklılığınızdan kaynaklanan düşüncelerinizi çok çarpıcı ifadelerle ve sert şekilde açıklayabilirsiniz de...
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 1976'daki "Handyside Davası" ile bizim de içtihadımıza giren karar, bu gibi durumlardaki en doğru yol göstericidir. Hatırlayalım bu kararı... "
- Düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece hoşa giden veya zararsız ya da tepki yaratmaz sayılan haberler veya fikirler için değil, fakat devlete veya halkın bir kısmına ters düşen, şoke eden ya da üzüntüye sevk edenler için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve yeniliğe kucak açma bunu gerektirir ve bunlar olmadan demokratik toplum olmaz."
Düşünce ve şiddet
Ancak şunu da hiç unutmayalım... "Düşünceyi açıklama özgürlüğü"nün kapsamına şiddet eylemleri, nefret üretimi ve silah kullanmak benzeri fiiller girmiyor.
Şu ya da bu nedenle bombaları patlatanlar, insanları katledenler, kendileri gibi olmayanları, kendilerinden farklı düşünenleri nefret ve hakaret dolu söylemlerine hedef kılanlar Türkiye'de de, Fransa'da da, Amerika'da da "Düşünce suçlusu" değildirler.
Şiddet devletten geldiği zaman da durum değişmez... Dün Paris'te bir dergiyi basıp, çalışanları katledenlerle mesela Suriye'nin Beşar Esad'ı arasındaki fark, Paris'teki teröristlerin 11 kişiyi öldürmelerine karşı Esad'ın yüz binlerce Suriyelinin öldürülmesinin faili olması değil midir?
Çifte standartlar
Ne yazık ki uluslararası camia bu konuda çifte standartlı bir ortamı yaşamayı yüzlerce yıldır sürdürmekte. Neticede Amerika da, Avrupalılar da, işlenen insanlık suçları ve nefret dolu ırkçılık apaçık ortadayken, savaş patlayana kadar Hitler'in Nazi rejimi ile aralarını hoş tutmadılar mı? Sovyetler Birliği veya Stalin, Nazi rejiminin ayıplarını görmezden gelip, Berlin-Moskova ittifakını oluşturmadı mı?
Son dönemde de Amerika Humeyni İran'ına karşı Saddam'ın Irak'ına destek verirken, Irak'taki Baas rejiminin işlediği insanlık suçlarını görmezden gelmedi mi?
Hukuk, demokrasi, insan hakları, çoğulculuk, karşı düşünceye saygı gibi değerler, devlet çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir anlam taşımıyor... Halkın seçtiği Mursi'nin siyaseti işlerine gelmediği zaman, Sisi benzeri darbeciler hemen Mısır'ın "Meşru yönetim"i olarak kabul ediliyor.
Bedel böyle ödeniyor
Bu çarpık anlayışın Ortadoğu'daki yansımalarını terörist örgütlerin bu coğrafyada yerden mantar çıkarcasına üremesinde görüyoruz. Bunların uzantıları, dün Paris'te olduğu gibi Batı kentlerinde de şiddet eylemleri sahneliyorlar.
Bakalım Fransız yetkililer Paris'teki terör eyleminin soruşturmasını yaparlarken, olaya bu açılardan da bakabilecekler mi? İslam coğrafyasını geçmişte insafsızca karıştırmış olmanın, bugüne böyle bir tablo ile aktarılmasını irdeleyebilecekler mi?