Yaşanan olayları insanlar karakterlerine göre ya gülümseyerek karşılar ya da her gelişme kötümserliği yoğunlaştırır.
Örneğin Pensilvanya'daki sığınağından Türkiye'yi şekillendireceğini düşünen ve ülkesinin seçilmişlerine telebeddualar gönderen kişinin, kendisine inanan insanları Türkiye'de emniyet ile adliye arasındaki serüvenlere sürüklemesini bir düşünün...
Bir uçak okyanus üzerinde uçarken duyulan patlama sesi ile yolcular bağrışmaya, feryat etmeye başlamışlar. Bu sırada hoparlörlerden pilotun şu duyurusu gelmiş:
- Sayın yolcular, şu anda 3 bin metre irtifada yolculuk etmektesiniz. Ben kaptan pilotunuz John, yardımcı pilot Smith ve kabin şefi Mary ile birlikte okyanustaki bir lastik saldan sizi dikkatle izliyoruz.
Endişe edecek bir durum yoktur...
Nereden nereye...
Duruma gülümseyerek bakmayı denediğinizde "Pensilvanya Örgütü"nün başı ile şakirtleri arasındaki ilişkileri özetlemiyor mu bu fıkra?
Ama kötümserliğe yatkın bir doğanız varsa eğer, 40 yıl kendisini uzlaşmacı ve hizmete dönük bir insan olarak sunan kişinin sonunda kural ve yasa dinlemez bir iktidar oburu olarak kamuoyu önünde teşhir edilme konumuna gelmesi, sizi üzebilir. Bu kişinin ektiği fitne tohumlarından esinlenenlerin düne kadar söylediklerinin ve savunduklarının tam tersini söylemelerine ve savunmalarına bakarken kötümserliğiniz daha da yoğunlaşır.
Her doğan gün dert mi?
Cahit Sıtkı Tarancı'nın "35 Yaş"ı bile bunalımla karşılayan şairane kötümserliğine kapılmanız işten değildir.
"Hayata beraber başladığımız/ Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir/ Gittikçe artıyor yalnızlığımız./ Gökyüzünün başka rengi de varmış/ Geç farkettim taşın sert olduğunu/ Su insanı boğar, ateş yakarmış/ Her doğan günün bir dert olduğunu/ İnsan bu yaşa gelince anlarmış."
Yorgunluk ve şaşkınlık
İster olayları gülümseyerek karşılayan bir iyimser olun, isterseniz beyninizi kötümserlik kaplamış olsun... Her doğan günün yeni krizlere gebe olduğunu izlemek insanı yoruyor...
Düne kadar akıllarına ve sağduyularına güvendiğiniz insanların, Pensilvanya güdümlü şakirtlerle aynı şarkıları söylemeleri ve aynı metinlerin altına imza atmaları ise, bu yorgunluğa şaşkınlık da ekliyor...