Eski bir AK Parti milletvekilinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sosyal medya yoluyla hakaret ettiği için tutuklanması, beni geçmiş yıllara götürdü.
2007'nin 4 Mart günü yapılan AK Parti Grup toplantısında AK Parti Grup Başkan Vekili Faruk Çelik, doğum günü kutlanan Erdoğan'a hediyesini vermek ve toplantıyı açmak için mikrofona gelmişti. Çelik konuşmasına "Sayın Başbakanımız bugün sizin doğum gününüz. Bizler size bir armağan hazırladık" diyerek başladığında dinleyenler bu hediyenin somut, elle tutulur doğum günü hediyesi olacağını zannediyordu. Çelik konuşmasına devam etti ve bu hediyenin çok farklı bir şey olduğu anlaşıldı...
Çelik şöyle devam etmişti:
Sonuna kadar sadakat
"Sayın Başbakanımız, milletvekili arkadaşlarımızla birlikte size hazırladığımız armağanı veriyorum. 354 vekil arkadaşımızla birlikte doğum günü hediyemiz, sonuna kadar size sadakattir."
"Sonuna kadar size sadakat" olarak nitelenen bu hediyeyi Erdoğan'a veren 23'üncü dönem AK Parti milletvekilleri arasında, önceki gün Cumhurbaşkanına hakaret ettiği için tutuklanan Fevzi İşbaşaran da vardı... Daha sonra polisle girdiği küfürlü kavga nedeniyle AK Parti'den ihraç edilecekken 26 Aralık 2009'da AK Parti'den istifa etmişti.
Bu kıssadan ne tür bir hisse çıkartılabilir bilemiyorum ama siyasette "Sadakat"in çok göreceli bir kavram olduğunu düşünmemize belki yardımcı olur bu...
Eski sadıklar tuzluk oldu
Bakanların, milletvekillerinin ve hatta Abdüllatif Şener gibi kader arkadaşlarının Erdoğan'la yollarını ayırdıktan sonra neler söylediklerini, nasıl davrandıklarını düşündüğünüzde... Şimdi "Tuzluk" olarak nitelenen eski sadıkların yaptıklarını hatırladığınızda... Ya da Erdoğan'ın "Artık bu hasret bitsin, vatana dön" diye çağrı yaptığı Pensilvanya sakininin bugünkü konumuna baktığınızda...
Ama siyasetin özünde var bu durum... Gazeteci-siyasetçi ilişkileri de böyle değil mi?
1965 seçimlerinde tarihinin en ağır yenilgisini alan CHP'nin lideri İsmet İnönü ile Cumhuriyet gazetesi için söyleşi yapmak amacıyla, seçimin ertesi günü Ankara'daydım. İsmet Paşa yorgun ve bitkin görünüyordu. Onu teselli etmek için "Paşam üzülmeyin, biz sizin arkanızdayız" dedim.
Siyasetin gerçekleri
Bana "Cemil Sait'in oğlu" diye hitap ediyordu... Ben "Biz sizin arkanızdayız" deyince "Siz kimsiniz yani" diye sordu... Ben de "Cumhuriyet gazetesini kastettim" dedim. Bu cevabım üzerine gülümsedi,
- Bak Cemil Sait'in oğlu... Hiçbir gazete sonuna kadar bir siyasetçinin yanında olmaz. Sen babandan ötürü beni seviyorsun. Kişisel duygularınla gazetenin tutumunu karıştırma sakın, dedi bana...
Okuduğumuz gazetelerin yaşadığımız dönemdeki siyasi çizgi değişikliklerini izlerken, hep rahmetli İnönü'yü hatırlarım.
Özetle, siyasetçiler takım arkadaşlarını seçerken sadakat dışındaki nitelikleri mutlaka aramalıdırlar. Bir de "Dün dündür, bugün bugündür" söyleminin en fazla siyaset için geçerli olduğunu bilmelidirler.