Emine Ülker Tarhan'ın CHP'den istifa etmesine üzülen CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin "Emine Hanım partimiz için kayıptır, keşke istifasını gözden geçirebilse" demiş...
Aslında "Girdiğimiz her seçimde partimizi yenilgiye sürükleyen Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu istifa etmeyi hiç düşünmezken, Emine hanımın hem de partiden istifa etmesi hangi mantığa sığar" deseydi, Gürsel Tekin'in açık sözlülük üzerinde oluşan kişiliğine daha uyarlı olmaz mıydı?
Ama böyle deseydi bu da Türk siyasetinin mantığına uymazdı. Çünkü seçim yenilgisi üzerine parti genel başkanlarının istifa etmeleri gibi bir siyasi geleneğimiz ne yazık ki yok.
Güç görecelidir
Neticede son 12 yılda her seçimden sonra Erdoğan'ın rakiplerine yaptığı istifa çağrılarından hangisi, bunlar tarafından kabul edildi ki? Yenik parti genel başkanlardan sadece Deniz Baykal sahneyi terk etti... Ama o da bir kaset komplosu ile ayrıldı liderlikten.
"Servet", "Şöhret", "Güç" gibi olgular, insanı kitlelerden farklı kılar. Siyasetçi iktidarda değilse güçsüzdür ama aktif siyasette kaldıkça güç sahibi olması ihtimali de vardır. Bir siyasetçi hele lider konumundaki bir siyasetçi seçimde yenildiği için siyaseti bırakmaya karar verirse, gelecekte de güçlü olması ihtimalinin devre dışı kalacağını kabullenmiş olmaz mı?
Yalnızlık korkusu
Ayrıca "Güç" yanında bir de statüye dayalı "İtibar" meselesi var.
1980'in 12 Eylül rejiminin rüzgârında kurulup parlayan ve sonra da kuyruklu yıldız gibi kaybolan bir parti vardı. Bu partinin yok olma sürecine girdiği kesinleştikten sonra da partinin genel başkanı görevinden ayrılmamıştı... Bir gazeteci kendisine "Neden genel başkanlıkta kalıyorsunuz" diye sorunca da şu cevabı vermişti...
- Sen bir işlevi bulunmayan, bir makam sahibi olmayan emekli statüsü nedir bilir misin? Bir başka şehre gittiğin zaman uçaktan indiğinde seni kimsenin karşılamadığı oldu mu hiç? Bu duruma düşmemek için bırakmıyorum genel başkanlığı...
Vazgeçilmez insanlar
Kısacası Türkiye'de parti genel başkanı olmuş hiçbir siyasetçi seçim yenilgisini kabul etmez... Ülkede seçimi kaybetmiş olsa da, delegeleri kendisinin belirlediği kendi partisinin kurultayında listesinin kazanmasını "Seçim zaferi" biçiminde sunar. "Ben benim partililerim için vazgeçilmezim" diye avutur kendisini. Mezarlıkların vazgeçilmez insanlarla dolu olduğunu düşünmez bile...
Koltuğun katkısıyla kişiliklerini oluşturanlar koltuklarını bırakamaz. Kişilikleri ile siyasete ve koltuklara anlam kazandıranlar ise, bir çırpıda her şeyi bırakabilirler. Batı demokrasilerinde bu hep böyle olmaz mı?
Kısacası Erdoğan'ın her seçim sonrasında yenilenlerin siyaseti bırakmaları gerektiği çağrısını yapmasının, Türk siyasetinde bir karşılığı yoktur.