Kafa karışıklığı da sosyo-politik yaşamımızın temel öğelerinden birisidir... Baksanıza... Ana muhalefet partisinin lideri bile "Vatana ihanet"in tanımını yapmaya çalışırken "Asıl ihanet 1.5 milyon Suriyeli mülteciyi almaktır" doğrultusunda bir şeyler söylemiş. Ancak kafa karışıklığı sade bize özgü bir durum değil. Almanya PKK'ya silah yardımı yapmayı düşündüğüne göre, bu kafa karışıklığı evrensel bir olgu...
Tarihi yanılgılar
Ya Amerika'nın Suriye'deki tabloya bakış açısındaki kafa karışıklığına ne demeli? Esad'ın katliamlarına "Halkını sakın zehirli gazla öldürme, normal bombalarla öldür" diyerek yeşil ışık yaktılar... Şimdi de bu aymazlıkların sonucu olan IŞİD'i normal bombalarla yok edebileceklerini sanıyorlar...
Kafası karışık olanlar kafalarındaki karışıklıkları, bütün ihtimalleri deneyerek gidereceklerini sanırlar.
Nasrettin Hoca'nın kafası da "Çalı çırpı yaşken de, kuru olduğu zamandaki gibi yanar mı" sorusuna takılı karışıklık içindeymiş. Bir gün eşeğine yüklediği yaş çalı çırpıyı evine taşırken, kafasındaki soruya cevap bulmak için, çakmağını çakar ve eşeğin yükünü tutuşturur. Sırtındaki çalı çırpı alev alınca, zavallı eşek anıra anıra koşmaya başlar. Hoca şöyle bir bakar eşeğine... Sonra "Aklın varsa göle doğru koş" diye bağırır...
Çağdaş hocalar
Çağdaş Nasrettin Hocalar da "Kobani'yi protesto etmek için sokağa çıkın" diye çağrı yaptıkları kalabalıkların Türk kentlerinde şiddete ve cinayete yönelmeleri üzerine bu tablonun sorumlusu olarak suçlanınca "Kendi yazdığınız kitaplardaki derinlikte boğulmak üzeresiniz" diyerek barışı ve diyalogu savunanları suçlamıyorlar mı?
Akıl hastanesinin duvarında oturan deliye, yoldan geçen bir adam "Siz içeride kaç kişisiniz" diye sorunca deli gülmüş ve "Asıl siz dışarıda kaç kişisiniz" sorusu ile cevap vermiş ya...
Kısacası "Dışarıdakiler"in sayısı oldukça fazla değil mi?