Hâlâ aynı önem veriliyor mu, bilmiyorum? Ta ilkokuldan lise sona kadar tarihsel çağların açılış ve kapanışlarını ezberleyip hatasız sıralayacağız diye canımız çıkardı.
Tabii Yeni Çağ'dan emindik, İstanbul'un fethiyle açılıvermişti işte. O hep aklımızdaydı.
Çok değer verdiğimiz Batı'da bu teze pek de iltifat edilmediğini çok sonraları öğrendik.
Fransız ihtilali (1789) ile başlatılan Yakın Çağ'ın hâlâ devam ediyor sayılmasındaki hinliği anlamak da öyle, yıllar aldı.
Hatırlıyorum, tahtaya kalkar Orta Çağ'ı anlatırdık. Öğretmenimiz de tutkulu bir jakoben edasıyla "karanlık çağ" diyerek biz eşlik ederdi;
"orta çağ karanlıktır."
Niye? Din gündelik hayata egemen olduğu için mi diye soracak halimiz yoktu.
Çocuktuk çünkü.
Ama bir başka derste aynı öğretmenin Abbasilerin ve Endülüs Emevilerinin aynı tarihlerde ne kadar "aydınlık" bir medeniyet oluşturduklarını anlatmasıyla kafamız iyice karışırdı.
Kimindi bu tarihsel çağlar?
Niye bu kadar önem verilirdi?
Öğretmenlerimiz bunun sebebini bilir miydi?
Bu nasıl bir teslimiyet ve ezbercilikti!
***
Nihayetinde "tarihsel çağlar" denilen şey bizim tarihimizin değil; bize empoze edilen, bizi yakan, bizi dağıtan, en uslu zamanında bile bizimle içten içe çatışan bir tarihin kategorize edilmesinden ibaret.
Şunu da bilmeli!
Avrupa için Yeni Çağ denilen dönem "insan"ın merkezileştirildiği rönesansın doğuşu ise...
İstanbul'un fethinin yanı sıra coğrafi keşifler gibi bambaşka dinamikler de bunda rol oynuyor.
Hatta bu yüzden Amerika'nın keşfini Yeni Çağ'ın başlangıcı sayan tarihçi ve ansiklopedistlerin sayısı artıyor.
Artık okullarımızda tarihi tartışmalı, kıyaslamalı, sorgulamalı okuyup öğrenmeye başlamalıyız. Bunun için geç bile kaldık.
Fakat daha önemlisi, tv'lerde falan İstanbul'un fethini överken sürekli Batı'nın Yeni Çağ'ına atıf yapmanın pek de anlamlı olmadığını anlamalıyız.
***
Sonuç olarak...
Fetih, bir çağ açımıdır, doğru!
Fakat çapı Avrupa'nın çizdiğinden çok daha geniş bir dünya için bir çağ açımıdır.
Bize ait bir dünya tasavvuru ve gelecek için...
"Müjdelenmesi" de bundandır.
***
NOT DEFTERİ
Aptallığı görmek ve artık tahammül edememek ona... Ama biliyorum kendi sözlerimle bana karşı çıkacaksın: dünyanın en aptal adamı hiç aptalca bir laf etmeden ve hiç aptallık etmeden ölen adamdır. UNAMUNO (Satranç Ustası Don Sandalio'nun Romanı)