"Hemen her gün kaçak göçmenler, sahte mülteciler ülkemizi işgal ediyor. Kavuştukları rahatlık biz vergi mükelleflerinin cebinden çıkıyor."
Avrupa'daki hangi ırkçı, neonazi veya faşist partinin internet sitesini açsanız, üç aşağı beş yukarı bu cümlelere rastlarsınız.
Kimse bunları okuyup bir anda havaya girmez ama "bizim vergilerimizle" lafı var ya...
Virüs gibidir, kötülüğü taşıyıp bireyci Batı'nın her yanına bulaştırır.
***
Bizde de var böyleleri...
Sosyal sorumluluk projelerinin modern ve girişimci havasına bayılırlar ama "
sosyal merhamet" denilen şeyin kıyısına bile yaklaşmazlar.
Zaten hep
almaya ayarlıdırlar, günahlarını bile vermezler.
Suriyeli sığınmacılara karşı açık veya örtülü nefret de aynı kaynaktan fışkırıyor.
Malum, seçimden önce
Kılıçdaroğlu "
hepsini göndereceğiz" diyerek perdeyi çok hoyrat biçimde açmıştı.
Zaman zaman
Şanlıurfa ve Gaziantep'teki sivil toplum kuruluşlarında çalışan arkadaşlarla görüşüyorum.
7 Haziran'dan sonra küçücük sığınmacı yavrucakların bile "
ne zaman geri gönderileceğiz?" diye sorup durduğunu; kamplarda muazzam bir endişe dalgasının hâkim olduğunu anlatıyorlar.
***
Hürriyet'in daldan dala atlayan pop sosyologu da okurlarının karanlık hislerini kaşımaya çalışıyor.
Neymiş, "
Suriyelileri vergilerimizle barındırıyormuşuz!"
Şimdi faşistsin, ırkçısın, ayrımcısın desen, köpürür. Sorsan, o ve onun gibilerden daha demokratı, daha özgürlükçüsü olamaz!
Fakat biliyoruz işte! Kendi hayatlarında da
insan ayırmakta ve bazı topluluklardan tiksinmekte üzerlerine yoktur.
Dahası bu tayfanın mültecilerin yarattığı problemlere çözüm aramak gibi bir derdi de olmaz.
Çözüm umurlarında bile değildir.
***
Geçen gün tv kanallarından birinde
yeni CHP milletvekili Tuncay Özkan'ı gördüm.
Türkiye'nin Suriye politikası üzerine konuşuyordu.
Bir ara sığınmacıları kastederek şöyle sordu: "
İktidar hangi söz karşılığında bu insanları içeri aldı?"
İçinizden "
pes artık!" dediniz, değil mi?
Biz bu laf cambazlıklarına tanık olmaktan yorgun düştük, biliyorum. Fakat
politikleştirilmiş nefret ve merhametsizliğin pes edeceği yok!