İster çoğunluk deyin, ister halk...
Demokrasi müsameresini uzun yıllar boyu sessizce izleyip seçim günlerinde ehven-i şer oylar atarak beklediler.
Ne zaman siyasal elitlerin müsamere sahnesi dağılsa acının büyüğü yine halkın payına düşüyor, kabak onların başına patlıyordu.
Ama şundan hep emindiler: Sünnileri sekülerleştiren, Alevileri Sünnileştiren, Kürtleri kimliksizleştiren, Türkleri Batı karşısında ezikleştiren devlet pratiği asla normal sayılamazdı.
Ülke elbet bir gün kendi tabii sosyal-kültürel yatağında akan bir nehre dönüşecekti.
Nihayet 2000'ler geldi.
"Sessiz çoğunluk" açıkça siyasal alana müdahale etti ve hükümet oldu.
"Normalleşme" kavramının sevilip tutulması ve sık sık "normalleşme süreci"nden söz edilmesi de böyle başladı.
***
Bu kavram bir iki gündür yeni bir içerikle kullanılmaya başlandı.
Koalisyonlar döneminin "
yeni bir normalleşme süreci" olacağı söyleniyor.
Hem iktidar hem de muhalefet kesimlerinde "Canım koalisyon denilen şey o kadar da kötü değil!" demenin veya siyasal uzlaşma ihtiyacının bir ifadesi olarak "
normalleşme" kavramı kullanılıyor.
Tartışmaya açık bir bakış açısı bence.
Diyelim ki, haklılar...
Diyelim ki, bir de bu yönden deneyelim...
Fakat söyleyin...
Anormalliklerle el ele ve iç içe normalleşmek mümkün mü?
***
Olay şu...
Paralel örgütün nihayet açığa çıkıp tasfiye edilmeye başlanmasına odaklanırken başka her şeyi "
ayrıntı" sayıldı.
Gezi sırasında Maldivler'de tatil yaparken Şişli'de gaz yemiş gibi ortalığı ayağa kaldıran gazetecileri arkadan iten güçler hafife alındı...
Aksaray'daki ciğerciyi IŞİD lideri yapan, ultra Kemalistlere KCK'yı pazarlayan sosyal medya rüzgârının seçim sandıklarını etkileyebileceği hesaba katılmak istenmedi...
6-7 Ekim olayları korkunçtu.
Korkunçluğu anlatılamadı.
HDP'yi dizayn etmek isteyen Batı'nın bütün hesapları alt üst edilebilirdi. Fakat malum medya hızla olayların üstünü örtüverdi.
Demirtaş, Doğu'daki mütedeyyin Kürtler'den Batı'da İstanbul'un
Bebek semtindeki keyifçilere kadar geniş bir yelpazeye
sevgi pıtırcığı bir lider olarak pazarlanabildi.
***
Şimdi oturup baştan düşünmek gerek.
Tamam! Uzlaşılsın, yeni çözümler aransın.
Ama nasıl?
Anormal iç dinamikler, anormal dış dinamikler, birbirinden anormal siyasal hesaplaşma planları...
Bana sorarsanız...
Böyle bir ortamda koalisyonlarla "
normalleşme" aramak yerine hızlı bir "
geçiş süreci" peşinde koşmak daha doğru olacak!