Altmış beş yıl önce bugün memleket CHP'nin uzun süren sultasından kurtuluşunu kutluyordu.
14 Mayıs 1950 seçimleri nihayet gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden bir uygulamayla yapılmış, 15 Mayıs sabahında Demokrat Parti'nin yüzde 50'nin üzerinde oyla seçimi kazandığı netlik kazanmıştı.
DP iktidarı halkın soluk alması ve geleceğe dair umutlarının canlanması demekti.
Fakat artık şunun da adı koyulmalı: O gün memleket CHP'den kurtulmuştu ama "yönetici sınıf" farklı üyeleriyle yerinde kalmıştı.
Unutmayın, "Milli Şef" çok partili hayata geçiş sürecini titizlikle yönetmiştir.
Üstünkörü bir bakışla bile görürüz ki, CHP ve DP ileri gelenleri briç arkadaşları, çalışma ortakları ve fikir yoldaşlarıdır; hatta hakikaten birbirlerinin dünürü, kuzeni, amcaoğludur.
Birinci Meclis'in tasfiye edilen halkı temsil niteliği yüksek ve demokratik güçleri tekrar içeri alınmamıştır. O kesimler DP'yi ancak dışardan destekleyebilmiştir.
Ama ne oldu? Rejim bu kadarına bile tahammül edemedi. Ufukta sahici bir sosyal dönüşümün belirtileri gözüktüğü anda darbe yapıp "aile üyeleri"ni ölüme gönderebildi.