Bir üstten bakış ki, görmek lazım... Nereye pislese, oraya boncuk bıraktığından emin bir hal!
Durup bir anlığına...
Nasıl oldu da hezeyanlarımı siyaset sanmaya başladım diye soracağına kendisine...
O çok rağbet gören kalıbı kullanarak dönüp bana soruyor: "Sen ne ara bu fikirleri savunur oldun?"
İtiraz ettiği şey malum...
Bir yandan inancıma ve elbette ucu siyasete kadar uzanan dünya görüşüme itiraz ediyor.
Birdenbire başka biri olmuşum gibi geliyor ona.
Niye? Çünkü ben has domates, iyi zeytinyağı ve Ege'nin güzelliklerini keşfetme peşinde az zaman geçirmemişim, yani aslında "onlardan biri"ymişim.
Ulan, sanki has domates lezzeti sadece senin sınıfına hak, ötekilere yasak!
İyi zeytinyağını tanımak şehirli dedenden kalma bir bilgi de, dağdaki çobanın haberi yok! (Oysa düşünsene, sen o bilgiyi ancak bir uzmanlık kursuna gidince edinebiliyorsun.)
Ege desen...
Orada esas senin bu kafan yeni.
Git biraz tarih oku; mesela Serbest Fırka'ya bak, Demokrat Parti mitinglerine bir göz at diyeceğim ama...
Öyle zavallı bir darlık, hatta şapşallık ki düzeltmek imkansız.
***
Bir başkası...
Kuzey ormanlarını savunuyormuş;
tek bir ağacın bile kesilmesine karşıymış; İstanbul artık küçülmeliymiş;
alışveriş merkezleri yıkılıp park yapılmalıymış...
Gözlerini gözlerimden kaçırarak "
Sen yeşili severdin" diyor; "
çevreyi savunurdun."
Soruyorum:Ee?
"Yani nasıl oluyor da bizim yanımızda değil de,
karşımızda yer alıyorsun?"
Ne diyeyim şimdi?
Mesele ağaç değil diye siz kendiniz söylediniz mi diyeyim..
Çevreci falan değilsiniz, sadece kendinize "
siyasi çevre" yaptınız mı diyeyim...
Kızıp "
tekiniz bile hayat tarzını değiştirmedi; her yıl düzenli olarak New York havası alıp dönüşte Adalar'da Modalar'da oturmayı
kapitalizmi terk etmek diye yutturmayacaksınız ya!" diye söyleneyim mi?
En iyisi susup ya da gülüp geçmek!
***
Olsun, biz gene birlikte yaşarız.
Elbette hepimizin diğerine iyi gelecek yanları vardır.
Farklılıklar, ne marjinal özgürlüklerdir, ne de hayata renk katan özellikler!
Farklılıklar ihtiyaçtır.
Fakat problem şu ki, birlikte yaşamaya inanmayan ve istemeyen sizsiniz.
Sizi sinir eden şey de bu...
Yani uzun yıllar boyu
elitizmle gizlemeye çalıştığınız ezikliğin çırılçıplak ortada kalması.