Televizyon kanallarını esir alan sağlık tavsiyeleri, onu yedin bunu yemedin kavgaları, falan...
Yani sağlığın "sahne" dünyası...
Hastane kapısına geldiğimiz anda perdelerini kapatıverir.
Daha danışma bankosunun önünde gerçeğin dünyasına geçilir.
Çünkü biliriz, sağlık sigortası konusunda henüz bir bitki çayı icat edilmemiştir.
Çünkü sevdiklerimizin acıları ve sıkıntıları acil ve sahicidir.
Çünkü orası tv stüdyosu değildir. Hekim onlarca tarama ve tahlilden sonra teşhis koyduğunda güleryüzlü seyirciler yönetmenin "alkış" komutuyla ayağa kalkıp alkışlamaya başlamazlar.
Tersine, çoğu zaman uzun bir sessizlik olur; hüzün koyudur, sevinç ise reçeteyi kaptığın gibi oradan hızla sıvışmana yol açacak kadar gösterişsiz biçimde tezahür eder.
***
Konu ben değilim ama epeydir bir hastaneye gidip geliyorum.
Asansörlerin önünde ellerinde geçmiş teşhis ve tahlil dosyalarıyla bekleyen kalabalıklara bakarken kendimi "
yahu eskiden bu kadar sık hasta oluyor muyduk?" diye sorar halde yakalıyorum.
Belki hekimler haklılar...
Teşhis için analiz yöntemleri arttıkça hastalıkların sayısı ve rastlanma sıklığı da artıyor.
Belki bizde de tuhaflık var. İlgiye o kadar muhtacız ki, hekim ilgisine bile razıyız.
Fakat sonuçta ortaya çıkan şey şu...
Sağlık dediğimiz şey
ya bir yanılgı ya da mutlak biçimde geçici bir aşama olup çıktı.
Yani öyle ya da böyle henüz "
arıza"sı teşhis edilmediği için insan kendini "
iyi" sanıyor!
***
Hastanenin kafeteryasında otururken hasta yakınlarının yüzlerine bakıyorum.
Tedirginlik ve teslimiyet ifadeleri sürekli yer değiştiriyor.
Gizlenmiş hoparlörlerden sanki bir fısıltı yayılıyor etrafa: "
Hastasınız, hepiniz hastasınız, şimdi değilse, az sonra..."
Sadece
gençlerin aklı başka yerlerde; henüz hastalanma kuyruğunda en arkalarda olduklarını düşünmenin tadını çıkartıyorlar.
Orta yaşlılar kendi hastalık hikâyelerini değiş tokuş ederek vakit öldürüyorlar.
E, ne diye yazıyorsun bunları, diye soracak olursanız...
Bir yamukluk var.
Mesela
özgürlük fikrini durmadan makro politik alanda sorgulamak büyük bir aldanış!
Tıp işimizi bitirmiş zaten. Kuşatmış, kapatmış bizi.
Bu bakımdan...
Eski insanla yeni insan aynı mıdır?
Hiç sanmıyorum.