Pazar notları :
Her soru anında cevabını buluyor. Mektup, hiç vakit geçmeden "posta kutusu"na düşüveriyor. Her şey sürekli dile geliyor. Beklemek yok! Artık her sevgi erken doğum. Sağ kalması çok güç oluyor.
***
Beklemek... Sevgisiz bir dünyaya karşı hasretle direnmektir.
***
Her gün, her saat, her dakika onu görüyordu. Her gün birlikteydiler. Yakınlıkları ister istemez ilişkiye dönüştü. Sonra gün geldi, şöyle anlatmaya başladı: "
Onu o kadar sevdim ki, gözüm başkasını görmedi!"
***
Sürekli "
onun nasıl hoşuna gidebilirim?" diye soruyordu kendine. Bulduğu cevaplara göre kendine bir yol çiziyordu. Sırf bu yüzden gün gelip "
hoş biri" olmaktan çıktığını fark edemedi.
***
Trajik fakat sıradan bir durum:
"Seviliyor ama beğenilmiyor!"
***
Ne kadar çok "
sevgili" ve ne kadar az sevgi var!
***
Şimdiki çocukların neşesi az, huysuzluğu çok. Belki de onları çok erken yaşlardan itibaren "
ödev bilinci"yle donatma çabamızdandır. Yapacak ne çok ödevleri var! Küçücük zihinler için tonla ağırlık! Oysa neşe hafiflik ister, sürprizleri sever.
***
Ortanca çocuk... Bazen araya sıkışmış, sıkıştırılmış gibidir. Onu
oradan kurtarmalı!
***
Ne garip, artık sadeliği de biriktiriyoruz! Bunu ev eşyası ve dekorasyon kataloglarına bakınca daha iyi anlayabilirsiniz.
***
Bir sabah kalkıp gardırobumuzu boşaltırsak, ilgilendiğimiz şeyleri azaltırsak, çokluktan vazgeçersek rahatlar mıyız? Daha sade bir hayatın başlangıcı olur mu bu? Belki. Fakat unuttuğumuz bir şey var: İç huzurun özü "
tatmin oluş" modelinden kopmaktır. Çünkü
açgözlülük kadar iddialı feragat da aklını tatminle bozmuştur ve çıkışı yoktur.
***
Sır: Burada, şimdi değil, özlendiğinde varsın!