AK Parti 12 yıldır iktidarda. Bunun büyük bölümü "hükümet etmek"le geçti!
Ne de olsa, sivil -asker oligarşinin arka planda kalarak uzun yıllar boyu ülkeyi yönettiği bir düzenden söz ediyoruz.
Bu tabloya bir de devleti içerden ele geçirme hedefiyle epey yol kat eden "paralel" yapıyı ve içdış müttefiklerini ekleyin...
Yani "12 yıllık iktidar" deyip geçmek kolay ama esas gerçeği anlatmıyor.
Bütün bunların yanında ilginç bir başka nokta daha var ki, şu soruyla açayım: Bugün Türkiye'nin izlediği ekonomi ve para politikası özünde bir AK Parti uygulaması sayılabilir mi?
Benim cevabım şu...
Sayılmaz!
***
Bu olguyu dile getirmesi gereken birçok ekonomistin lafı ağzında yuvarladığını görüyorum.
Sonra rakamlar geldiğinde bu ekonomistler bıyık altı gülümsemeyle "
Geçen 12 yılda büyük sermaye 7 kat zenginleşmiş" demeyi çok seviyorlar da nedenini anlatmıyorlar.
Şimdi diyeceksiniz ki, ekonomiye burnunu sokma!
Tamam, beni zaten işin
sosyal siyaset yönü ilgilendiriyor.
Böyle gitmemeli!
En başından beri AK Parti liderliğinin eleştirilerine rağmen ekonomi ve para politikaları yönetimi ilginç bir çizgi izliyor.
Büyük sermaye ve onun yabancı kaynaklarını rahatlatmayı öncelikli bulurken, diğer sosyal kesimleri finansal disiplin içinde tutuyor.
***
Dün Başbakan kalkınma programını açıklarken "
konut edinmek isteyenlere devlet desteği"nden söz etti.
Güzel!
Fakat işsiz biri konut sahibi de olsa, işsizdir. Yani ülkenin sübvansiyon uygulamalarına değil,
üretim artışı ve istihdama yol açacak politikalara ihtiyacı var.
Son notum da şu olsun...
Yunanlı genç bir kadın geçen gün tv kameralarına "Çipras'ı
artık bankalar değil, halk güçlü olsun diye seçtik" diyordu.
Şükür ki, bizim derin krizli dönemlerimiz 2002 öncesinde kaldı.
Fakat doğruya doğru...
Biz de bankaların gücünden yorgun düşmedik mi?
Bu yorgunluğu gidermek için
yeni bir ekonomi ve para politikası gerekmiyor mu?