"Her kültüre uyum sağlarım, Afrika'ya gitsem yamyam olurum!"
Hatırladınız mı?
Köln Spor Akademisi'nden mezun, zaman zaman Aziz Nesin'in haklı çıktığını (yani halkın yarısından fazlasının aptal olduğunu) ifade eden, kendini "dünya vatandaşı" saydığını söyleyen, pek "ilerici" ve hiperaktivitesiyle meşhur futbol adamımız iki yıl önce etmişti bu lafı.
Durun, hemen manidar bir gülümsemenin arkasına saklanıp onu küçümsemeyin!
Kuşaklar boyu, biz pek okumuş, pek kültürlü "beyazlar"dan kaçımız Afrika'ya böyle bakmadık!
Yamyamdılar ve ötesi yoktu işte!
Bir de açlıktan karnı şiş, çevrelerinde sinekler dolaşan, sümüklü kara çocuklar vardı.
Anneler çocuklarını "bitir tabağındakini, bak Biafra'dakiler taş yiyor" diyerek azarlardı.
Sonra bitmez tükenmez National Geographic belgeselleri...
İzleyeni hipnoz altına sokan zalim aslanlar, kurbanının kanları çenesinden sızan leoparlar.
Belki bu yüzden, sömürgecilerin kestiği siyah kolların fotoğraflarını, bir gecede binlerce kişiyi katleden aşiretlerin haberlerini, haplanmış çocuk çetelerinin "siyasal" savaşlarını gördüğümüzde irkilmiyorduk.
Aslanlar, leoparlar, yılanlar ve kül karası insanlar...
Hepsi zihnimizdeki tek bir resmin içindeydi.