Pazar notları:
İnsan ülkesini bir fikir, iddialı bir tez ve sürekli tekrarlanan bir slogan gibi sevebilir mi? Hayır! Fakat öyle sevilebilir sanıyoruz. Ülkelerin de ruhu, teni, sesi, kokusu, hatta kokuları vardır. Yalnız ezbere bir tarihi değil, kanlı canlı anıları da vardır. Dahası rüyaları vardır ülkelerin, duaları vardır. İnsan ancak onları bilip severek, ülkesini sevebilir.
***
Umutsuzluğunu ideolojiye, mutsuzluğunu ahlaka, korkaklığını öfkeye dönüştürmeye çalışanların yanından uzaklaşmalı mı? Evet! Hemen.
***
"
İçimizdeki çocuk" diye bir şey uydurduk, suyunu çıkardık!.. Oysa o çocuk dışımızda! Koskoca insanların şımarıklığına, mızıkçılığına, arsızlığına, etrafı sürekli kırıp döken yaramazlığına, sıkışınca "abi"lerine sığınmasına baksanıza...
***
Hani diyorum ki... Bir de "
içimizdeki yetişkin"i fark edip pohpohlasak! Biraz da o içimizde sıkışıp kalmış, kaç yaşına gelirsek gelelim bir türlü serpilip büyüme fırsatı verilmemiş yetişkinliğimizin üzerinde dursak!.. Belki onun üzerinde çalışır; kıyısından köşesinden pişer, olgunlaşırız.
***
Şu an
harika bir melodiye kulak vermiş durumdayım. Çok uzaklarda kalan gençliğimi bugüne bağlayan bir şarkı sanki... Ne mi o? Çamaşır makinesinde yıkanan converse ayakkabılarımın çıkarttığı patırtı...
***
Peygamberlerin, azizlerin, dervişlerin çiçeklerle, böceklerle, ağaçlarla, taşlarla konuşmalarına "
fantezi hikâyeler" gözüyle bakan bir dünya "
çevre sorunları"nı çözemez... Zaten dünya da artık bizimle konuşmak istemiyor!
***
Günümüz ilişkileri: Kimseyi bir başkasına bağlamayan bağlar, bağlılıkları mahveden bağımlılıklar...
***
Unutkanlık ile
unutmak farklı şeylerdir.
Karıştırmamalı! Unutkanlık
aptallıkla kardeştir, unutmak
abdallıkla...
***
Dünkü "
Samimiyetsizler evlerine dönüyorlar" başlıklı yazımı okuyan bir ahbap "sen de bildiğim Neşet Ertaş dışında hiç türkü dinlemezsin, ömrün
rock ve klasik müzik dinlemekle geçti" dedi. Eleştiri ifadesiyle söyledi bunu. "Ne var bunda?" diye cevap verdim; "ben
halkçı olmaya çalışmadım hiç.
Halktan herhangi biriydim." Anladı mı, emin değilim.
***
Onlara benzermiş gibi yaparak başkalarına yakın ve samimi olamayız. Kişisel, sosyal ve siyasal samimiyet "
kendine yakın" durmakla başlar.
(Meraklısı için not: Yukarıda okuduğunuz notların bir bölümü çok taze, bir bölümü ise 2009 yılında bu köşede okuduğunuz notların yeniden elden geçirilmiş hali. Bazıları tanıdık geldiyse, bundan...)