Batı, bizim "Batıcı"larımızı bir kere daha ortada bıraktı.
Şaştık mı? Hayır!
Artık Esad ve Sisi gibi dostlarıyla idare edecek bizimkiler. François Hollande'ın "İslam karşıtlığı da yasal olarak cezalandırılmalı" deyişi öyle hızla geçiştirilebilecek bir şey değil.
Hele Merkel gibi bir tutucunun "İslam da Almanya'ya aittir ve Müslümanlar zan altında yaşamamalılar" açıklaması üzerinde ayrıca durmak gerekiyor.
***
Peki, Avrupa liderliğinin hızla toparlanmasının altında ne yatıyor? Neden İslam düşmanlığının önüne set çekmeye çalışıyorlar?
Birinci neden apaçık...
Fransa, Almanya ve İngiltere'de çok yoğun ve
doğma büyüme oralı bir Müslüman nüfus var. Dehşetli bir "
iç çatışma"yı ve bunun sonucunda geçen yüzyıl faşizmine giden kapıların açılmasını göze almak delilik olur.
İkinci neden ise daha karmaşık ve derin...
Başından beri ne İslam Batı için, ne de Batı İslam için "
yabancı" oldular.
Ya yan yana ya da iç içeydiler.
Son zamanlarda pek üstünkörü biçimde "
uzak yabancı" veya "
kökten başka" anlamlarında kullanılmaya başlanan "
Öteki" kavramı
Batı'yla Ortadoğu arasındaki hesaplaşmayı doğru anlatmıyor.
Batı, her sabah saçını başını düzeltmek ve bildiklerinin sağlamasını yapmak için bile
İslam'ın aynasına bakar!
Her gerginlik kökendeki (Ortadoğu-Akdeniz) yakınlığı hatırlatır.
Yani Edward Said'in de vurguladığı gibi
Batı için
İslam çoğu zaman "
içerdeki öteki" (Other within) olmuştur. O yüzden de Hint ve Uzakdoğu inançları gibi İslam'ı gönlünce egzotikleştirememiştir.
***
Şimdi geldik işin
püf noktasına...
Daha doğrusu,
şu yaşadığımız dönemin en karanlık yanına...
İslam coğrafyasının stratejik bir çabayla "
toz topraklaştırılması"na ısrarla dikkat çekmem boşuna değil.
İslam dünyası, bir yandan Batı'yla çekişirken bir yandan da bu
toplumsal-kültürel çoraklaşmayla mücadele etmek zorundadır.
O çoraklaşmanın içinden IŞİD'lerin çıkmasını; sosyal medyaya ustalıkla (!) aktarılan "
kafa kesme" görüntülerini falan basit olaylar sanmayın!
Neoconların uzun zamandır üzerinde çalıştıkları Müslümanları kökten "
başkalaştırma" hedefine hizmet ediyor bütün bunlar.
Peki sonra, diyeceksiniz.
Çok sert bir örnekle anlatmaya başlayabilirim, sanıyorum...
Neden Nazi Almanya'sı değil de, militarist Japonlar
atom bombasıyla durduruldular?
Sivillerin günahı neydi?
Bu soruya zamanında Ulaştırma Bakanlığı da yapmış Japon siyasetçi ve düşünür
Shintaro Ishihara şöyle cevap vermişti: "Çünkü o zamanlar insan sayılmıyorduk.
Garip yaratıklardık. Bu bakış Hollywood filmlerinde hâlâ varlığını sürdürüyor."
Burada keseyim.
Zor konu. Sonra kaldığımız yerden devam ederiz.