Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Sen buna "yol" mu diyorsun?

Pazar notları:

Kötü biri değilim, diyor. Onu biliyorum, diye karşılık veriyorum; ama bu seni iyi yapmaya yeter mi?

***

"Seviyorum, yetmez mi? Niye yetmiyor?" diye soruyor. Bu kez sorma sırası bende: "Seviniyor, sevindiriyor musun? Bu duygu hayatınızı sevinçle dolduruyor mu?" Gözlerinden bulutlar geçiyor. Epeydir bir mızmızlık anaforuna kapılıp gittiğini gözlemlediğim için şaşırmıyorum.
Mırıldanıyorum: "O halde, yetmez!"
***

"Ben hep dürüst oldum" diyor.
Doğru, diyorum, başkalarına karşı hep dürüsttün. Hatta fazlaca açık, pek dobra! Ama ya kendine karşı?
***

Uykuyla aram iyi değil, diyor, günlerdir uyuyamıyorum... Gülümsüyorum. Neden öyle imalı bakıp gülümsüyorsun diye soruyor, hafifçe bozularak. "Kendimden biliyorum" diyorum. "Ne zaman uyanık yaşantımızla aramız iyi olmasa, uyuyamayız; problem uykuda değil!"
***

"Aslolan yolculuktur" sözüne modern güzellemeler döşenenleri anlayamıyorum. İnsan kendine sormaz mı: Nereye peki? Ne için bu yolculuk? Bu tavır yolun başındaki niyete ve yolun sonundaki hedefe dair zihin bulanıklığımızı örtüyor.
***

Yolun değerini biliyorsun, tamam! Fakat nereye gittiğini bilmiyorsun. Sen buna yol mu diyorsun, yaptığın hakikaten yolculuk mu?
***

Zygmunt Bauman günümüz hayatını "nihayetinde endişelerimizden kurtulup rahatlayabileceğimiz bir menzile dahi ulaşma rahatlığını vaat etmeyen bir müzik eşliğinde sandalye kapma yarışı"na benzetir.
Bu koşuşturmayı "yolculuk" sanmak olacak şey mi?
***

"Yer"imizden edildiğimizde, bunu "yolda olmak" sanmak ve üstüne üstlük yüceltmeye kalkmak... Ne acıklı bir yanılgı!
***

Kendine güvenme! Güvenilir biri değilsin çünkü.
***

Değer bilmek... Belki de kedilere bakarak anlamaya başlamalıyız. Hangi dam altına öyle şükürle yaklaştık? Bir koltuğun bile hakkını vermek gerektiğini düşündük mü?
Pencere kenarlarının dünyaya açıldığını, küçücük bir sepetin kocaman bir eve dönüşebildiğini hissettik, anladık mı hiç? Laf olsun diye değişmeye, iyi şeyleri terk etmeye bir kedi gibi inatla direnebildik mi?
***

Merhamet duygusu, adaletten ve böyle bir dünyada yaşıyor olmanın mahcubiyetinden ayrılabilir mi?
Merhameti "acımak" sanmak, merdivenin ilk basamağında takılıp kalmaktır.
***

Halklar ağır ağır ve çok acılar çekerek anlamaya başlıyorlar ki, "evrensel değerler" denen şey, Batı'nın kendi dışında kalanlar için koyduğu hapishane kurallarıdır.
Kurallara uyanlar "iyi hal"den tahliye edilip Batı'nın işlerinde çalıştırılıyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA