Pazar notları:
Kazanmak ve kaybetmek bütün ölçülerin önüne geçince... Yalanla kazanmayı, doğruyla kaybetmeye tercih eder olduk. O yüzden kazana kazana kaybediyoruz.
***
Delikanlı "
başardım" diyor sevinçle. Gurur ve ferahlama hissi aynı anda gelip içine yerleşiyor. Şanslı. Çünkü henüz farkında değil. Bir kez değil, belki bin kez "başarması" istenecek ondan. Ömrü böyle tükenecek.
***
Pek yalın fakat pis bir gerçek gözden kaçıyor: Modern başarı hırsı ve kültürü
kıtlık ekonomisinin ürünüdür. Yani bu dünyada herkese yetecek kadar "
başarı" yoktur.
***
Ne güzeldir! Tatlı tatlı zırvalayarak başlarız sevmeye. Sürçerek, duraksayarak, kekeleyerek hatta... Sonra "
başlangıç"ın o eşsiz ürpertisi geride kaldıkça, ufacık bir saçmalamaya, azıcık boş konuşmaya dahi tahammülümüz kalmaz; her şey birbirini tutsun, sevgi coşkuya, akıl duygulara teslim olmasın isteriz. Sevgimiz terbiye edilmiş ve artık
ilişki başlamıştır. Geçmiş olsun!
***
Ruhun bir teni olsaydı, o koku olurdu. Ama tenin de bir "
ruh"u varsa eğer,
kokudur.
***
Şu söz
Tom Robbins'in malum romanındaydı değil mi? "Belki de öteki insanların düşüncelerini okumuyoruz da, kokluyoruz. Telepati, koku duyusunun işlevlerinden biridir."
***
Biri bizi, biz sizi ve hepimiz birbirimizi gözetliyor!.. Bir teşhir ve röntgenleme mecrası olarak
sosyal medya... Garip ama bu konuda anlaşmış gözüküyoruz.
***
Sorarsan... Herkes iyi, herkes dürüst, herkes büyük! İyi de bu dünya neden böyle kötü, böyle yalan, böylesine küçük?
***
Hakiki erdem gürültü patırtı yapmaz. Onu huşu içindeki sessizliğinden tanırsınız.
***
Takvimde rakamlar değişecek diye heyecanlanmak neyin nesi? Bu takvimi biz yaptık. Kameri takvim gibi tabiatı merkez alan bir hesaba bile dayanmıyor. Matematiği zayıf, orası burası çeken, toplumsal arka planı sorunlu bir takvim bu. Yıldızların haberi bile olmayacak
31 Aralık gecesinden. Yeryüzü
1 Ocak'ta da bildiği gibi dönecek. Şu her gün baktığım bahçedeki
söğüt ağacının da umurunda değil; baharı bekliyor sabırla. Peki bize ne oluyor? Komiğiz vesselam!