Borusan Filarmoni'nin konserine giden kiminle konuştuysam, anlata anlata bitiremedi.
Orkestrayı yöneten Ali Poyrazoğlu hoş bir Küçük Prens canlandırması yapmış ve yazarı Saint-Exupery'nin son uçuşunu canlandırmış.
Anlatılanlara şaşırmadım, çünkü Poyrazoğlu'nun muazzam bir sahne hâkimiyeti vardır. En dirençli seyirciyi bile yakalar.
Neyse, sadede geleyim...
Küçük Prens denilince kalbi heyecanla çarpmaya başlayan bizim orta yaş kuşağına bakıp gülümsemekten kendimi alamam.
Öyle ya...
Exupery'nin sevimli kahramanı her şeyi ciddiye alan ve ağır olup molla sanılmayı seven insanlara gıcık olur, fakat alaycıları da kötüler.
Oysa bizim orta yaş kuşağımız ya ciddidir ya da alaycı. Yoktur, ikisinin ortası!
"İnsan hakikatleri gözüyle değil, kalbiyle görür" der ya Küçük Prens, oysa o kuşağın büyük bölümü kalbini iki mum bir vazolu ucuz romantizm ayinlerine satmış, karşılığında mantık satın almıştır.
Nesini severler Küçük Prens'in, hep merak ederim...
Yoksa sadece bir çocukluk nostaljisi midir?
***
Hepsini geçtim...
Bizim Küçük Prens sevgimiz daha başında, yani kitapla karşılaştığımız anda sakatlanmıştır.
Çünkü kitap kuşaklar boyu sansürlenerek dilimize aktarılmıştır.
Neden?
Birincisi, kitap
Atatürk'ten bir
diktatör olarak bahseder;
ikincisi buradan kalkarak
Batı'nın Doğu'ya bakışını incelikli biçimde eleştirir.
Şöyle...
Küçük Prens'in yaşadığı
asteroid B612'yi bulan bir Türk astronomdur. Bu buluşunu uluslararası kongrede anlatır ama başındaki fesi ve üstündeki Doğulu kıyafeti nedeniyle kimse aldırmaz ona, sözüne güvenmez. "Neyse ki,
gün gelir bir diktatör herkesi Avrupalılar gibi giyinmeye zorlar da, bir sonraki kongreye çok şık kıyafetlerle katılan astronom herkesi ikna etmeyi başarır."
İşte o "
bir diktatör gelir" cümlesinin başına gelmedik kalmamış, ya kitaptan çıkarılmış ya da öyle yayınlandığında çevirmeni mahkemeye verilmiş, kitap toplatılmıştır.
***
Az önce instagram'a baktım.
Ne çok genç Küçük Prens sayfası fotoğraflayıp instagram'a aktarmış!
Belli ki, Saint-Exupery'nin kahramanının hâlâ çok seveni var.
Peki söylediklerine aldıran var mı?
Mesela hani diyor ya Küçük Prens...
"
Kelebeklerle tanışmak istiyorsan bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundasın."
Biliyoruz...
Çerçevelenip duvara tablo gibi asılan kelebek ölülerini sevenlerin tırtıl görünce mideleri bulanıyor. Kozayı ve parçalanıp kelebeğin çıkmasını bekleyecek halleri yok!