Bazı klişelerin modası hiç geçmiyor.
Ünlüler bunları ceplerinde hazır tutuyor, gerektiğinde bozuk para gibi harcıyorlar.
Mesela bir sinema ve dizi oyuncumuz "keşkelerim yok, iyi ki'lerim çok" demiş.
Geçenlerde tv'de izlediğim bir başka ünlünün "keşke diyerek hayıflanmayı sevmem, hataysa benim hatam" dediğini işittim.
E nolmuş, deyip geçebiliriz ama bir bakıyorsunuz ki, bu hayat algısı gençler arasında dalga dalga yayılmış.
Hatırlıyorum, bir genç Twitter'da "keşke dediğin an bitmişsin!" diye yazmıştı.
Gençler anlaşılır belki ama şu oradan oraya savrularak yarım asrı idrak etmiş insanların kalkıp "yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymadım" diye böbürlendiğine rastlıyorum.
Bu tavrın nasıl bir kibir ve katılık içerdiğinin farkındalar mıdır acaba?
***
Doğru, berbat "
keşke"ler vardır!
Hep bir şeyleri kaçırmışsın, yakalayamamışsın, hep yanlış tercihlerde boğulup kalmışsın duygusu hani...
Ruh gastritleri, vesvese krizleri, bitmek bilmeyen mızıldanmalar...
Fakat aynı zamanda içten gelen bir "
keşke" kadar derin bir hesaplaşma biçimi var mıdır?
Yazıklanır, yanar ama başka nasıl "
pişer"
insan?
Tövbeye uzanan soylu pişmanlıklar olmadan nasıl olgunlaşır?
Bazen yeniden başlamak gerekir; geçmişi bir yana bırakıp sil baştan yapmak...
İyi de geçmişi neden bırakması gerektiğini bilmeyen, fikrini ve kalbini mazisinden kopartıp çekmeyen için hakikaten
yeni bir gelecek mümkün mü?
İlk iş hataya hata demektir.
Sevecek çok şey var. Hatalarımızı niye sevelim.
Biliyorum, acıdan korkan
modern insan pişmanlık duygusunun acılarından da kaçıyor.
Oysa yüzleşmediğin acının ne tevbesi ne tesellisi olur.